15 Eylül 2010 Çarşamba

Efe'nin Diliyle

Merhaba, ben Efe. 19 aylık bir erkeğim. Son ölçümlere göre 12,8 kg. ağırlığında, 88,6 cm. boyundayım. Tabi marifet boyda kiloda değil, yaptıklarımın boyumdan büyük olduğunu duyuyorum çevremde.

Duyuyorum, duyduklarımı kelimesi kelimesine anlıyorum ama şu konuşma işini hala halledemedim. Biraz zor geliyor, dilimi döndüremiyorum. "anne, baba, dede, enene (anneanne), hala, mama, gel, tabab(tamam), Tob (babamın patronunun oğlu, aslında "Tom" doğrusu da çıkmıyor işte o sondaki "m", ben de "Tob" diyorum gidiyor) " şimdilik telafuz edebildiğim kelimeler arasında. Ne yalan söyleyeyim biraz da kafam karışıyor. Tam konuşmaya niyetleniyorum Türkçe, Fransızca, İngilizce, hatta Fince duydukça çevremde şaşırıyorum haliyle. Hak verin bana da.

Efe nasıl geçirir bir gününü? Aslında diğer pek çok çocuk gibiyim ben de. Sabah annemi hafif bir ağlamayla uyandırırım. Beni biraz yanına alır, beraber yatakta keyif yaparız. Severim ben annemi, saçlarını okşarım. Annem mest olur. Hala kalkmaya üşenirse bir de öpücük kondururum yanağına. İşte o zaman hop diye kalkar yataktan, sevinir. Hemen bana kahvaltı hazırlamaya koyulur. Ben o arada evde babamı ararım ama çoktan işe gitmiştir. Biraz üzülürüm, üzüntümü annemin kahvaltı hazırlıklarının içinde yer alma çabasıyla unutmaya çalışırım. Öyle televizyon, çizgi film beni pek oyalamaz. Madagaskar'ı seviyorum en çok, en fazla 20 dakika seyredebilirim bir oturuşta. Biraz konsantrasyon sorunum var da... Annem birşeyler hazırlarken onunla tezgah arasında kendime yer açma çabasını, mutfak masasının üstüne tırmanmayı daha eğlenceli aktiviteler olarak görüyorum. Neyse, sabahki öpücüğün hatırına annem beni bir şekilde oyalar ve hazırlar kahvaltımı.

Yemeyi severim ben, çok uğraştırmam. Bazen peşimde dolaşılmasını severim sadece! Ama yerim, aç durmam. Zaman zaman lokmaları türkürebilirim, annem artık hazrılıklıdır bu duruma. Üstüne de sütümü içerim, sütle birlikte tuvletimi de halleder ve rahatla uykuya dalarım. Bir de şu tuvalet problemimiz var... Ben rahat edeyim diye Türkiye'den lazımlıklar bile geldi buralara ama sevmiyorum o meretin üstüne oturmayı. Kemiklerime batıyor. Hem haber veriyorum ben anneme temizlemesi gerektiğinde. Çabalar boşuna, ben ne zaman altıma yapmamaya karar verirsem o zaman biter bu iş!

İnsanın kendini anlatması zor ama kendimde bulduğum bazı özellikleri sizlerle paylaşayım. Titiz bir erkek olduğumu düşünüyorum. Elime nerede benim çöp olarak değerlendirdiğim bir şey geçse hemen gider çöpe atarım. Annem bazen yanlış şeyleri de attığımdan yakınıyor ama ne var canım, her zaman çöpten alma şansımız yok mu? Bir de camları açık görürsem evdeki fazlalıkları aşağı atarak anneme yardım ederim ama yaranamam! "Efe neden attın oğlum telefonumu aşağı, Efe o ayakkabının tekini nasıl atarsın..." gibi tepkiler verirler bir de. Allah aşkına ev bir yığın telefon ve ayakkabı dolu. Kalbimi kırmaya değer mi? At gitsin...

Keyifli zaman geçirmeyi severim ben. Hareketi severim. En sevdiğim çizgi filmdeki gibi: "I like to move it move it..." dans etmeyi mesela. Kendimi müziğin ritmine bırakırım. Babamla çok sık birlikte müzik dinleriz, dans ederiz. Çılgın bir ruhum var galiba, öyle hissediyorum. Bazen coşunca kendimi toparlayamıyorum. İçim içime sığmıyor.

İnsanları severim. İnsanlarla beraber olmaktan, kalabalıktan çok keyif alırım. Annem beni sık sık evimizin hemen arkasında bulunan Hoche heykelinin yer aldığı meydana götürür. Saat 4'ten sonra okullar dağılınca birsürü çocuk gelir oraya. Her yaş grubundan, onlarca çocuk... Ben bayılıyorum burada çocuklarla oynamaya. Küçüklerle beraber topraklarla oynuyoruz üstümüzü başımızı pislik içinde bırakana kadar. Ama ben en çok büyük ve yaramaz çocukların arasına karışmayı seviyorum. Onların yanına gidip en sevimli halimle gülünce ve "ben de sizler kadar yaramaz olmak istiyorum" bakışını fırlatınca onların da hoşuna gidiyor. Ağaca tırmanıyorlar, köpekleri oluyor onları koşturuyorlar, scooterlarını deliler gibi sürüyorlar... Ben de ağaca tırmanmak istiyorum onlar gibi. Annemden yardım istiyorum şimdilik. Gönülsüzce de olsa benim bir dala tutunmamı sağlıyor kısa bir süreliğine. Çok yakın zamanda, ben de ağaçlara hatta düz duvarlara tırmanacağım, biliyorum, hissediyorum ve bunun için çalışıyorum!!!

Gezmeyi de çok severim. Nereye olursa... Hele ellerimi tutmadan, beni özgürce bırakırlarsa sokakta, deliririm. Pusetli geziler sıkıcı olsa da kendimi oyalamaya çalışırım. Markete, pazara annem beni pusetle götürür genellikle. Markette canım sıkıldığında raflardan birşeyler alır ve incelerim. Pazarda ise canım neyi çekerse onu alırım kucağıma bir tezgahtan ve yemeğe başlarım. Annemin bu davranışımdan pek keyif almadığını düşünüyorum. "Önce parasını vermeliyiz" diyor. Para mı, nedir o bilmiyorum. Yenir mi? Ama benim ordan burdan aldıklarım genelde yenir türden.

Hafta sonları arabamızla daha uzak yerlere veya uzaklardaki alış-veriş merkezlerine gidiyoruz. Araba koltuğunda uzun seyahatler beni sıkıyor, biraz ağlayabiliyorum. Ben sürücü koltuğunu tercih ediyorum. Babam nedense sadece araba dururken buraya oturmama izin veriyor. Yine de gezmeye asla hayır demem.

Her tür elektrikli alete kerşı ilgim vardır. Elektrik süpürgesi bunların başında gelir. O benim sadık dostumdur aynı zamanda. O da bizimle yaşayan bir birey gibi. Yemek yiyiyor, yoruluyor ve sık sık uykusu geliyor. Uykusu geldiğinde annem onu odasına kapatıyor ve bana onun sessizlikte uyaması gerektiğini söylüyor. Ben de ona el sallıyorum, öpücük veriyorum ve ayrılıyoruz. Zaman zaman uyanıp uyanmadığını soruyorum anneme ama genelde uykusu devam ediyor cevabını alıyorum. Sonra ortaya çıktığında, birbirimize kavuştuğumuzda "vuu" başlıyor benim için. Gerçek anlamda "vuu"yu sadece annem yapabildiği için ona evi süpürtüyorum. Çok keyifli oluyor. Saç kurutma makinesi, babamın traş makinesi, wi kumandaları, diğer favorilerim arasında. Bir de mankap... Ama kapalı iken. Babam evde bu cihazı çalıştırdığında nerelere kaçacağımı şaşırıyorum. Babam tamir malzemeleriyle ilgilenirken bunları karıştırmaya bayılıyorum. Bugünlerde evimize kornej takıyorlar. Tahmin edebiliyor musunuz ne kadar eğlenceli benim için bu işin hazırlıklarının ortasına dalıp talan etmek ortalığı! Ve babamın peşinden merdivene tırmanmak. Off, harika günler.

Öyle zırıl zırıl, ağlak bir adam değilim. Canım yanmaz kolay kolay. Yandı mı da katılırım ama. Sıcağı bilirim, ocaklardan çekinirim ya da tencerelerden. "Uf uf". Çok şey var bildiğim, hatta anne ve babamın bildiğimi bilmedikleri çok şeyi de biliyorum. Onları zaman zaman şaşırtmayı seviyorum. Zavallılar, en büyük eğlenceleri benim. Bazen onları şaşırtmam bile hayatlarına heyecan katıyor :) Onlar da hayatlarını beni mutlu etme eksenine oturtmuşken, arada de ben onları şaşırtmışım çok mu yani!

Ankara'da annem çalışıyordu, gündüz bana Gül Abla bakıyordu. Burada Gül Abla yok, bir tek annem var gündüzleri yanımda ve akşamları babam. Onun için artık anne ve babama daha düşkünüm, onlardan ayrı kalmaya hiç tahammülüm yok. Siz bakmayın benim özgürlükçü edalarıma, annemin çöp atmaya inmesine, babamın tuvalete girmesine bile tahammülüm yok.

Böyle bir adamım ben işte. Her çocuk gibi istekleri, yaramazlıkları olan ve büyümeye çalışan bir çocuk. Mutlu bir çocuk. Efe Aşcı'yım ben...

5 yorum:

  1. Arkadaşım ne keyifli ne güsel yazmışssın.
    Öyle sıkıldığım bir anda oturdum okudum ve tebessüm edebildim Efe sayesinde senin anlatımınla. Bayıldım valla Efe ileride okuyunca onun için de çok keyifli olacak eminim.

    Bu arada titiz bir erkek olduğumu düşünüyorum cümlesini okurken koptum, aklıma evde donla etrafı silmesi geldi...

    Yazmaya devam et ardadaşım. Gerçi buralarda olsan şimdi anlatırdın hergün Efe'nin maceralarını...
    öperim seni ve oğluşunu

    YanıtlaSil
  2. Erkek çocuklarının biraz geç konuşuyor olması olağan.Çevremde hep karşılaşıyorum.Mesela Kuzenimin oğlu 4.5 yaşına geldiğinde cümleler kurmaya başladı.Sonra susturamadık zaten.:))Okula başladıktan sonrada derslerinde üstün başarı sağladı.Yani bana göre korkulacak bir durum yok.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. sevgili evrim..bak efe erkek oldugundan ayakkabilarini assagi atiyo..bide kiz olup giyseydide hepsinin teker teker topuklarini kirsaydi:))

    YanıtlaSil
  4. Bir sonraki bölüm "KOPTER" konulu olmayı hakkediyor. Ve lütfen bu sefer babam ile bir fotoğraf olsun...

    YanıtlaSil
  5. Evrimcigim,yeni gordum bir blogun oldugunu ve yazdiklarini keyifle okumaya basladim..bu yaziya ise bayildim gercektende.cok ama cok basarili ve bir o kadarda eglenceli :)))))daha sik yazmalisin bence.buyuk bir yetenek boylesine guzel anlatabilmek..operim seni ve tabiki efe pasayi.

    YanıtlaSil