15 Mart 2011 Salı

Anne Hayaller Diyarında

İnsan hayaller kurar ... Hayallerini ise planlarla birbirine bağlar. Bir yere gitmeyi hayal eder örneğin, o yere nasıl gideceğini düşünür hemen, kiminle, orada neler yapacağını anlatmaya başlar kendi kendine.


Hayal kurmak güzeldir, insanı mutlu eder, bağımsız olduğunu hissettirir. Beden olduğu yerde dururken ruh koşuverir hayallerin peşinden, adeta yaşar o hayal edilen anları. Gözler açık, kapalı, uzaklara dalmış olabilir, farketmez. Dünyayı dolaşır isterse ruh, öyle hızlı, öyle meraklıdır ki... Bir çok farklı ülkeye gider, farklı yerler görür, yeni keşiflerin heyecanını yaşar. Yeni lezzetler tadar, farklı içkiler yudumlar, havanın kokusunu ciğerlerine çeker ve her zaman yaşanan yerden farkını hisseder... Sevdiğinin elini tutar, başını onun göğsüne dayar. O ülkenin, o şehrin seslerini dinler, ya da dalgaların, kuşların sesini.


Hayallerin bitirilmesi zamanı geldiğinde beden ruhu geri çağırır. Ruh gelmek istemese de beden kulağından tutup zorla getirir onu. Çünkü "gerçek" zamana ve mekana dönme zamanı gelmiştir. Neden mi? ÇOCUĞUNUZ UYKUDAN UYANMIŞTIR... Terlemiş, altını ıslatmış, acıkmıştır. Annesini özlemiştir, ilgi beklemektedir.


Bu sesle hayallerde gidilen yerlerin gerçekten "hayal" olduğunu daha derinden hisseder anne. Gitme hayali kurulan yerle ilgili başka bir senaryo geçer gözlerinin önünden, çocuğun altını temizlerken. Havaalanına geç kaldığı, uçkta çocuğun hiçbir şekilde durmadığı, gidilen şehirde sokaklarda çılgınlar gibi koşturan çocuğa "gitme, beni bekle, araba geliyor" diye haykırmaktan kafasını kaldırıp nerede olduğuna bile bakamadığı, çocuğa yemek yedirmek için türlü taklalar atarken tepeden tırnağa yemekler içinde kaldığı, kocası ile romantik dakikalar olması gereken anlarda çocuğun inatla uyumamak için direndiği ve sonunda annenin uyutulduğu gibi hayaller alır yerini.


Altını değiştirdiği çocuğuna yemeğini yedirirken anne, "belki çocuğu birkaç gün bırakabilirim" diye hayalini farklı bir planla tekrar yapılandırmaya başlar. Tekrar aynı örgü, yeni şekliyle geçer zihinden. Çocuk uygun şekilde bırakılır, karı-koca birkaç gün çalmaktadır felekten. Zaman kısa da olsa iyi değerlendirilmeli, ertelenen istekler hayata geçirilmelidir. Her şey yolunda da gider, yeni yerler, yeni tadlar, yeni insanlar... Ama sönük, eksik bir şeyler vardır. Bir huzursuzluk vardır ikisinde de, içten içe bir suçluluk duygusu kemirir, gözler dolar, "keşke yanımızda olsaydı da bize rahat vermeseydi, razıyım" diye tamamlanır cümleler. Arkaya bakmadan geri dönülür, çocuğa sarılıp özür dilenir, o birkaç günde artık anne ve babayı sevmediği inancını üstünden atmak için türlü ilgiler gösterir ona ebeveyn.


Derken yemeğini bitiren çocuk dışarı çıkmak ister. Ruhu son hayalden dönen anne onu giydirir, topunu alır, elinden tutar ve en yakın parka giderler. Anne onunla oynar, başka çocuklarla arkadaşlık kurmasını izler... Kendi gibi gelen annelere bakar etrafta. "Acaba onlar hayallerinde nerelere gidiyorlar" diye düşünür.


Eve dönme zamanı gelmiştir. Anne eve gitmemek için direnen çocuğu bir şekilde ikna eder ve dönüş yoluna koyulurlar. Çocuk birden annesine seslenir, onu kendine doğru çeker, yanağına bir öpücük kondurur. Anne çocuğu bağrına basar, toprakla karışmış o mis kokusunu çeker içine yavrusunun. "Bu an iyiki hayal değil, gerçek" diyerek şükreder.


Anne olmak, hayaller alemine sınırsız gidiş dönüş üyeliği demektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder