Koh Lanta, Long Beach Nisan 2016 |
Yaşadığımız yerin dışında yerlere gitmek, görmek, tanımak, ordaki insanların hayatlarına uzaktan olsun bakmak ve şansımız varsa yeni insanlarla tanışmak... Bu bir ayrıcalık değil bir ihtiyaç aslında; bir nevi uyanış, dünyanın bizden, bizim gerçeklerimizden ve küçük hayatlarımızdan ibaret olmadığını farketmek...
Gezip görmek bile zamanla boyut değiştiriyor. Her bir gidiş, insanın aynı zamanda kendine bir yolculuk. Bunun için "nereye gitmek" değil, "niçin gitmek istiyorum" sorusunu soruyor artık insanlar. Çok da yerinde bir soru.
Ailecek yaklaşık 7 senedir başka ülkeleri kendimize "ev" yapıyor, sonra bu ülkelerde yaşamaya alışıveriyoruz. Bir süre sonra yaşadığımız şehirlerin rutinine ve karmaşasına kaptırıp kafamızı kaldırıp etrafımızdaki farklılıklara aldırış etmemeye, kendimizi yine bir kısır döngüye bırakmaya başlıyoruz.
Bangkok dışına çıktığımda bu düşünceler biraz da suçluluk duygusuyla ele geçiriyor beni. Yaşadığım yerle yeterince ilgilenmediğim, onu ihmal ettiğim hissine kapılıyorum.
Nerede yaşıyor olursak olalım, arada bir kafamızı kaldırıp yaşadığımız yerin seslerini dinlemek gerek. Yok yapamıyorsak, rutinlere bir mola zamanı gelmiş demektir.
Tam 1 yıl öncesi...
Blog 2015 Songkran’ında takılıp kalmış. Hiç mi bir şey yaşamamışım yazacak yoksa çok mu tembelmişim, ya da günlük işlere pek mi dalmışım bilemiyorum! Ne çok an kaybolup gitmiş, ama geri dönemiyorum.
Gezip görmek bile zamanla boyut değiştiriyor. Her bir gidiş, insanın aynı zamanda kendine bir yolculuk. Bunun için "nereye gitmek" değil, "niçin gitmek istiyorum" sorusunu soruyor artık insanlar. Çok da yerinde bir soru.
Ailecek yaklaşık 7 senedir başka ülkeleri kendimize "ev" yapıyor, sonra bu ülkelerde yaşamaya alışıveriyoruz. Bir süre sonra yaşadığımız şehirlerin rutinine ve karmaşasına kaptırıp kafamızı kaldırıp etrafımızdaki farklılıklara aldırış etmemeye, kendimizi yine bir kısır döngüye bırakmaya başlıyoruz.
Bangkok dışına çıktığımda bu düşünceler biraz da suçluluk duygusuyla ele geçiriyor beni. Yaşadığım yerle yeterince ilgilenmediğim, onu ihmal ettiğim hissine kapılıyorum.
Nerede yaşıyor olursak olalım, arada bir kafamızı kaldırıp yaşadığımız yerin seslerini dinlemek gerek. Yok yapamıyorsak, rutinlere bir mola zamanı gelmiş demektir.
Tam 1 yıl öncesi...
Blog 2015 Songkran’ında takılıp kalmış. Hiç mi bir şey yaşamamışım yazacak yoksa çok mu tembelmişim, ya da günlük işlere pek mi dalmışım bilemiyorum! Ne çok an kaybolup gitmiş, ama geri dönemiyorum.
O takılmış takılmasına ama zaman
durur mu, tık tık tık işlemiş ve hop diye yılın aynı ayına ulaşmışız. Bir
farkla; 2015 olmuş 2016.
Kendime verip de tutamadığım sözlerden bahsetmeye, geçen bir yılda geçirdiğimiz değişiklikleri yemek tarifi tadında sıra sıra anlatmaya ya da alakasız defterlere yazıp çizip “belki bu defa yazarım” diye aldığım bölük pörçük notlarımı toparlamaya çalışıp günah çıkarmaya gelmedim şimdi. Geçen zaman aktı gitti, geçmişe mazi denir.
Kendime verip de tutamadığım sözlerden bahsetmeye, geçen bir yılda geçirdiğimiz değişiklikleri yemek tarifi tadında sıra sıra anlatmaya ya da alakasız defterlere yazıp çizip “belki bu defa yazarım” diye aldığım bölük pörçük notlarımı toparlamaya çalışıp günah çıkarmaya gelmedim şimdi. Geçen zaman aktı gitti, geçmişe mazi denir.
Şimdi Songkran geleneğimi yerine
getirmeye geçiyorum... Bu yıl "hakkında en çok yazdığım Songran" yılı olacak; tabi bir yıl aradan sonra kabıma sığamıyorum...
Önce bu yazıda adayı, Koh Lanta'yı anlatacağım, sonraki yazıda günübirlik turlar yaptığımız küçük adacıkları... Adayı anlatırken kendimi seyahat yazıları yazarı zannedeceğim bazı kısımlarda. Çok özenmişim yazanlara demek ki, çocukluğumdan beri içimde kalmış!
Hiçbir iddia peşinde değilim, sadece gözümün gördüğünü, zihnimde yer eden güzel günleri aklımda kalan anılar uçup gitmeden yazmak istiyorum...
Kehanetler çıkıyor, yine güney, yine sıcak denizler...
"Öyle hissediyorum ki Krabi’ye geri geleceğiz”
demişim geçen sene ne hismiş ama; saatine rastlamış.
Dilemek, istemek, hayal kurmak biz insanlar için. Hayallere dalmışken;
Koh Rok açıklarından... |
hayallerimizdeki katamaranı yakın gelecekte bulamayacağımızı kısa sürede anladık! Sıcak denizlere gitmek için katamaranımız olmasa da olur.
Yanlız bir değişiklik yapalım, bu sene yollarda macera aramayalım, ülke genelinde çeşitli noktalarda iki veya daha fazla sayıda otele yer ayırtmadan makul insanlar gibi uçak denen ulaşım aracıyla gidelim ve kavuşalım yine sıcaktan birkaç derece daha yüksek yakıcı sulara...
Uçuş Krabi, varış noktamız, Koh Lanta
Krabi Havaalanı'ndan Krabi Town'a doğru havaalanı aracında gülen surat Efe |
Fransa Survivor’ını buralarda yapıyor hatta programın adı Koh Lanta. Bizim beklentimiz börtü böcek arasında uyumak ya da ödül oyunundan ziyafet kazanmak değil; doğal bir ortam, sakinlik ve tabi sıcak denizlere kavuşup ona sarılmak...
Birkaç keşif, ailecek paylaşılacak zaman, keyifle geçirilecek birkaç gün. Bir de ekvatora yaklaştıkça güneşin batışı esnasında arkasında bıraktığı muhteşem renkleri birkaç gün tanıklık etmek, bol bol kumlara basmak ya da ondan şekiller yapmak, ta ki dalgalar yükselip onu dize getirene kadar.
Dünya üzerindeki insanların birbirinin kafasını gözünü patlatmak için fırsat aramadığı, gezegenin düzeninin doğanın kendi içindeki ahenk gibi yolunda olduğu fikrine kendimizi inanacağız.
Zamanın durmasını istediğim anlar, gün biterken, Koh Lanta |
Başlangıçların, iyi şansın tanrısı, engellerin kaldırıcısı Ganesha – Lanta Sand Resort Hotel - |
Önümüzdeki birkaç günde adanın bu dileklerimizin hepsini hatta fazlasıyla bize verecek kadar cömert olduğunu göreceğiz. Doğa her zaman cömert, biz insanlar istiyoruz o veriyor, biz kıymet bilmiyoruz o kızmıyor yine veriyor. Ta ki canına tak edene kadar...
Adanın kendi ritminde hareket acelesiz ve abartısız. Gündüzler sakin, herkes kendi havasında. Bu adada gördüğüm çocuklar bile sakin.
Her akşam güneşin batışına yakın insanlar sıralanıyor sahile. Hava öyle tatlı bir hal alıyor ki, gündüzlerin kavurucu sıcağına inat bunaltmıyor. Herkes ufka dalıyor, yine sessizlik ve telaşsızlık eşliğinde, belki günahlarımızdan arınıyoruz, kim bilir. Ortama hakim olan baskın duygu herkesin huzurun peşinde olduğu...
2,5 km.’lik kumsalı, pamuk gibi yumuşak ve geniş kumsalı ile Long Beach bu huzuru fazlasıyla vaad ediyor. Kumsala uzanan deniz ise uçsuz bucaksız görüntüsüyle muhteşem. Geniş, uzun ve yumuşacık sahilde sulara bata çıka yürümekten sıkılmak imkansız.
"İlk girdiğinde bir ürperiyorsun ama sonra vücüt alışıyor" derdi yok burda, çünkü vücut suya girdiğini birkaç saniye sonra fark ediyor, sıcak, çok sıcak bir su bu. Sıcak ve davetkar |
Yine bir Songkran
Bu sene Tayland’da şahit
olduğumuz 5. Songkran. Songkran Tayland'daki en önemli ve meşhur festival, aynı zamanda Tayland’da yeni yıl demek. Ancak bu sene diğer senelerden çok farklı, çok buruk geçti.
Yağmurların seller halinde akıp gittiği ülkede bu yıl yağmur yok dolayısıyla su
sıkıntısı baş gösterecek gibi. Hatta bu nedenle okullarda hemen tatil öncesi
gerçekleştirilen geleneksel su savaşları bile yapılmadı. Amaç, suyun azalmasına ve dikkatli kullanılması gerektiğine dikkat çekmek.
Yani çiçekli rengarenk Songkran gömlekleri bu yıl kuru kaldı!
Su hayat demek... Tayland’da suya ve
onun varlığına minnet göstermek çok önemli. Songkran ve Loy Kratong en önemli
festivallerden ve her ikisi de suyla ilgili...
Durum böyle olunca herkesin
sokaklarda şakır şukur birbirini ıslattığı sahneler ülke genelinde azaldı. Ama
kutlamalar bitmedi. Ateş dansları, geleneksel danslar,
kostümler, büfeler...
Su yoksa hayat da yok, susuz bir
Songkran karsız bir yılbaşı ile eşdeğer... Dilerim yağmurlar bir an önce başlar.
Adada yemek-içmek
Ada yemek içmek konusunda bir
cennet, hem keyif hem seçenekler hem de fiyatların son derece makul olması
açısından... İlk defa bir Songkran tatilini hasta olmadan geçirdiğime göre, basit düzen içinde kötü yerlerde yememişiz demek oluyor!
Biz zamanımızın çoğunu otelimizin
de yer aldığı Long Beach’de geçirdik ki sahil adım başı küçük restoranlarla
dolu. Bunlar arasında en sevdiğimiz ve nerdeyse menüsünü ezberlediğimiz Mr. Wee Pizzeria geldi!
Mr. Wee Pizzeria
Mr. Wee, bizim için Long Beach'de yer alan en lezzetli, en keyifli restoran, evimizin mutfağı gibi! Mr. Wee adadaki bir çok yer gibi bir aile işletmesi. Çoluk çocuk her akşam
restorandalar. Mr. Wee’nin ikisi Long Beach’de olmak üzere adada toplam 3
restoranı var ve her ne yediysek hem tazelik, hem lezzet bakımından çok
beğendik. Pizza, sanviçler, makarnalar, et yemeklerinden bizim daha çok tercih
ettiğimiz Tay yemeklerine kadar mutlaka yiyecek birşeyler bulacağınız bir yer.
İşte Mr. Wee! O da adadaki diğerleri gibi Nisan sonunda sahildeki iki restoranı kapatacak, sadece ana yol üstündeki rerstoranını açık tutacak. Adanın kuralı bu, Mayıs-Kasım arasında çoğu yer kapalı. |
Kumların üzerinde masalar, her
şey gayet ada koşullarına uygun. Zaten adadaysak kuma basmaktan korkacak
değiliz! İşin güzelliği bu salaş ortamda.
Vazgeçemediğimiz papaya salatası başrolünde spring rolls, satay chicken ve prawn tempura. Chang Beer olmadan olmaz, o da masada. Basit, lezzetli ama tadı damağımızda kalan akşamlardan... |
Hele bir de güneş batmadan önce yerinizi
alır, hafif esinti eşliğinde içkinizden yudumlamaya başlayıp her dakika değişen
renkleri seyre dalarsanız bu keyif ömre bedel.
Adada olmanın en güzel taraflarından
biri de kıyafet konusunun rahatlığı. İstersen pareo ile otur ye akşam yemeğini,
hiç dert değil. Sadece anın, havanın, denizin, sessizliğin ve renklerin tadını
çıkarmak var burda, dünyanın kalan kısmı ve diğer ayrıntıları zaten bu
atmosferde pek akıllara gelmiyor.
Lym’s Rice Bowl
Mr. Wee’den başka restoranlara da
şans vermek gerektiğini düşünürken sahilde yürüyüşlerimiz esnasında önünden
geçerken gözümüze kestirdiğimiz Lym’s
Rice Bowl’a doğru bir öğle güneşi altında elimizde eşyalarımız ilerlerken, " Mr.
Wee’ye karşı ihanet mi ediyoruz" diye kendimizi sorgulamamaya çalışıyorduk.
Lym’s Rice Bowl da hoş bir yerdi, yemekler lezzetliydi. Yarım günümüzü burda yüksek localarda uzanarak, denize girerek ve Efe’nin ısrarlarına yenik düşüp köşedeki bakkaldan aldığı raketler elimizde güneş altında beach ball oynayarak geçirdik. Ama yine de Mr. Wee Pizzeria’nın gönlümüzdeki yeri değişmedi.
Akşam yemeği için yine Mr Wee'de aynı masada yerimizi almıştık... Elbet ki Chang biralarımız eşliğinde...
Kısa
Kısa Koh Lanta ...
* Hava sıcaklığı yıl boyunca yüksek ve deniz daima çoook sıcak!
* Yolcu
feribotu (passenger ferry) seferleri Nisan sonu sona eriyor ve Kasım ayından
itibaren tekrar başlıyor. 2 kısa arabalı feribot transferini de içeren karadan
adaya ulaşım 12 ay da mevcut. Ancak hemen Songkran bitiminde yani Nisan ayının
ikinci yarısından itibaren adada pek çok restoran, küçük market hatta bazı
oteller kapılarını Kasım ayına kadar kapatıyor.
* Krabi
Khlong Jirad Pier ve Ao Nang Pier adaya ulaşım için yolcu feribotuna biniş noktaları.
Aynı zamandan Phuket'den de Koh Lanta'ya ulaşım var ancak mesafe daha uzak.
* Mutlaka
civar adaları görmeli, eğer tek bir tur yapmaya zamanınız varsa Koh Rok’u
seçin.
* Adadaki
en uzun plaj Long Beach. Harika beyaz yumuşak kumlara sahip Long Beach’in
denizle buluşma noktası oldukça dalga alıyor, diğer plajları daha korunaklı ama
bir miktar kayalık.
* Adadaki
diğer plajları dolaşmak için motorsiklet kiralamak çok yaygın ve keyifli bir
seçenek. Havaalanından Koh Lanta’ya ulaşımda karayolu (minivan’lı uşalım) biraz
daha kolay, ekonomik ve hızlı olan seçenek.
* Adada
güneşin batışını izlemek, tadına doyum olmayan anlara şahitlik etmek demek!
Koh Lanta'ya ulaşım
Koh Lanta’ya Krabi’den ulaşımdan bahsetmezsem gönlüm yarım kalacak! Gidişimizden önceki birkaç gün havaalanı-ada arasındaki transferi netleştirmeyi çok istedim ama uçakta rötar olması ihitimaline karşı sonuçlandıramadım. Sonunda ortaya şöyle notlar çıktı, tabi ki ulaşım konusunun bu kadar üstüne gidince, doğa kanunları gereği bize ufak da bir sürpriz vardı!
Koh Lanta’ya karadan (iki kısa
arabalı feribot geçişini de içeren) kara yolu ulaşımı veya direkt Krabi veya
Phuket çıkışlı feribot (passenger ferry) ulaşımı mümkün.
Ulaşımda göz önünde
bulundurulması gereken en önemli konu, her tür ulaşım seçeneği için havaalanına
varış saati.
Feribotlar sürekli değil,
saatleri var. Üstelik bu güzergah düşük sezon olan Mayıs – Ekim ayları arasında zaten hiç çalışmıyor, sadece kara yolu
ulaşımı mevcut.
Karadan ulaşım ise her sezon
çalışıyor ancak iki kısa arabalı feribot geçişi de akşam belli bir saatte sona
eriyor. Bu nedenle varış saati geç olursa Krabi veya Phuket’de konaklamak
zorunlu olabiliyor.
Karadan ulaşım (İki kısa arabalı feribot geçişini de içeren)
Kara yolu ulşımını seçseniz dahi yapacağınız iki kısa arabalı feribot geçişinin akşam belli bir saatten sonra yapılmadığı unutulmamalı!
Havaalanından taksi, özel ya da
dolmuş gibi çalışan ortak minivanlar ile direkt Koh Lanta’ya otelinize kadar
ulaşabiliyorsunuz. Minibüs tadında çalışan minivanlar en ekonomik olan seçenek,
kişi başı 300 thb. Taksiler 3000 thb. Yolculuk mesafesi yaklaşık 90 km. gibi kısa bir yol olsa da yol koşullarına
bağlı olarak 2 veya 3 saati göze almak gerekli. Bu süreye 2 kısa feribot geçişi
de dahil.
Denizden ulaşım, yolcu feribotu (passenger ferry)
Diğer bir seçenek olarak denizden giderim derseniz Krabi Klong Jirad İskelesi (Pier) veya Ao Nang Pier’e ulaşmanız gerekli. Havaalanı servisleri (airport shuttle) sizi her iki iskeleye de ulaştırabiliyor, kişi başı sadece 90 Thb. Taksi seçeneği ise Krabi Pier 400 thb, Ao Nang 600 Thb. civarı. Havaalanı-iskele arası yarım saatlik bir mesafe. Tabi taksi hızlı seçenek. Havaalanı servisi oldukça yavaş hareket ediyor, beklemeler yapıyor ve dahası aşağıda göreceğiniz gibi ufak bir hileleri var!
Yolcu
feribotu (Passenger ferry)
|
Kalkış
|
Varış
|
Ücret
|
Krabi Town Klong
Jirad Pier – Koh Lanta Saladan Pier
|
11:30
|
13:30
|
Yetişkin/400
THB
Çocuk / 300
THB
|
Ao Nang Pier
- Koh Lanta Saladan Pier
|
10:30
15:30
|
12:45
17:45
|
Yetişkin/450
THB
Çocuk / 350
THB
|
Koh Lanta Saladan
Pier - Krabi Town Klong Jirad Pier
|
08:00
|
10:00
|
Yetişkin/400
THB
Çocuk / 300
THB
|
Koh Lanta
Saladan Pier - Ao Nang Pier
|
08.30
13.30
|
10:30
15:30
|
Yetişkin/450
THB
Çocuk / 350
TH
|
*Fiyatlar biletin alındığı acentaya göre küçük farklılıklar gösterebiliyor.
Havaalanı servisleri (airport shuttle) Krabi Town girişinde minibüs garajı gibi bir yerde durup “Koh Lanta yolcuları burda insin” diyince biz de doğal olarak indik. Bu garaj tarzı tuhaf yerden Koh Lanta için bilet aldık. (Yetişkin 450 THB, çocuk 300 THB olmak üzere). Sonra kamyonetten bozma tuk tuklardan birine bindirip bizi bir iskeleye getirdiler. Geldiğimiz iskelenin adı Kong Ka Pier olunca bir tuhaflık olduğunu anladık ama artık çok geçti. Uçak saatlerinde rötar olma ihtimaline karşı internetten bot için bilet almamıştık ama benim önceden baktığım bot firmaları Krabi Klong Jirad veya Ao Nang İskelesi çıkışlı görünüyorlardı. Bizim getirildiğimiz iskelenin adına hiçbir yerde rastlamamıştım. Burası da oldukça kalabalık ve yine satış ofisleri olan büyükçe bir yerdi.
Tuhaf bir karmaşanın ve 40 dereceyi aşan sıcaklığın altında yanyana yanaşmış iki tekneyi valizlerimizi sürükleyerek kan ter içinde geçtik. Taylar genellikle yardımcı olurlar böyle durumlarda ama burada kimse kılını kıpırdatmıyordu. Önümüzde sırada ilerleyen bir Farank (Taylar batılı yabancılara Farank derler) jumbo boy iki valizi kız arkadaşının nefes nefese taşıma faslına uzaktan seyir bakınca güneş altında bekleme süremiz iki katına çıktı. Neyse ki bu eski teknenin içinde klima vardı.
Öyle sanıyorum ki bu tekneler kayıt dışı çalışan tekneler. Teknedeki konuşmalardan anlaşıldığı üzere herkesin bilet için verdiği fiyat da 50 veya 100 thb farklıydı. (350 thb’dan alan da vardı 450’den de...) 40 dakika rötarla kalktı, yol 3 saat sürdü. Aşırı yavaş ilerleyen çok eski bir tekneydi. İki adada duraklama yaptık ama yanaşmadan denizin ortasında durduk, yaklaşan küçük botlara inecek-binecek yolcular bırakıldı ve alındı sonra karınca ezmez hızımızla devam ettik. Uçağımız 09:30’da Krabi’ye inmişti biz ancak saat 14:30’da Koh Lanta Saladan İskelesine yanaştık.
Dönüş yolunda karadan gitmek istedik bu şekilde akşam saatlerinde olan uçağa yetişmek için adada 1-2 saat daha fazla kalabilecektik ayrıca valizleri hop hop tekneler üzerinden geçirmek için mücadele vermeyecek ve direkt otelden binip havaalanında inecektik. Mesafe yaklaşık 90 km. görünüyordu ki hiç fazla sayılmazdı. Ancak şu 2 kısa feribot geçişi için toplamda 1 saatten fazla sıra bekledik. Kısa olan geçişe köprü yapılmış ama henüz trafiğe açılmamış. Eğer bu köprü açık olsaydı işimiz daha kolay olacaktı. Küçük van tipi minibüsler bunlar, kişi başı 300 thb. Otelden alıp havaalanına bırakıyorlar.
Yine daha önce bu araçların çok dikkatsiz sürücüler tarafından kullanıldığını okumuştum ve doğru çıktı. Feribotta fazla bekleme nedeniyle uçağını kaçırma riski olan bir yolcunun şoförü sürekli sıkıştırmasıyla zaten lüftederek aracı kullanan sürücümüz en şuursuz haliyle veriyor gazı... Ben en arka koltukta üstelik tekerlek üstünde savrulurken iki sıra önümde oturan Murat’a bağrıyorum “bu adam ne biçim gidiyor şuna bir şey söyle ne olur”. Murat kısa bir süre daha şuursuz sürücüyü izleyip “biraz daha sakin kaptan daha zaman var herkes yetişir merak etme” ayarında çok sert olmayan bir şeyler söylüyor. Murat’ın kurduğu komplike cümlenin sürücü tarafından ne kadarı anlaşıldı diye düşünürken, ben arkadan dayanamayarak “you are going too fast slow slowooooow” diye avaz avaz haykırır buluyorum kendimi. Uçağı kaçırma riski olan yolcu pis bakışlar atıyor. Murat'ın “sakin ol yolun ortasında atar bizi falan şoför kalırız buralarda çok hırslanma” serzenişinde haklılık payı var. Taksiciler Bangkok’da birden fikir değiştirip atarlar yolcuları yol ortasında benim de başıma çok kez geldi ama burda atılmak başlı başına bir sorun.
Gecikmeler dahil 3 saatte Krabi Havaalanına ulaşıyoruz. Yanımıza yola çıkmadan son anda Mr. Wee’den aldığımız clup sandviçleri yeme şansımız olmadığı için açlıktan, sıcaktan ve yol stresinden yorgun ama havaalanına ulaşmış olmaktan mutlu şekilde saat 17:00 civarı öğle yemeğimizi yiyoruz.
Havaalanına varıp boş mideme birkaç yudum inip beynime biraz oksijen gidince artık o güzel ada, deniz, kumsal, Mr. Wee’de oturmalar, o güzelim tombik renkli balıklar, ah Koh Rok ah berrak sular (bir sonraki yazıda geliyor) sabah sahil yürüyüşlerimiz... Hepsinin geride kaldığını anlıyorum ve içimi bir hüzün kaplıyor. Geçirdiğimiz muhteşem hafta gözümün önünde akıp gidiyor... Aynı çatlak şoför gelip bizi götürecek olsa bile geri gitmeye hazırım.
Ve uçak kalkarken artık bu taraflara tekrar yolumuz düşer mi diye düşünüyorum. Zaman ilerliyor ve Tayland'daki yıllarımız bir bir geride kalıyor. Dünya'nın başka bir yerine doğru yelken açmadan bölgede daha gezip görecek o kadar çok yer var ki...
Şimdi Bangkok'un kavurucu sıcağı bizi bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder