Surat Thani'den Krabi'ye bağlanan muhteşem yol |
Kelebekler, kuşlar, böcekler, çiçekler... diye sevinirken ve bir önceki günün üstümüzde bıraktığı ağırlığı geçtiğimiz yollara ardımızda bırakıp rahatlayarak; “bu kadar yolu gelmeye değmiş” dedirten orman manzarasının içinde ilerleyerek Krabi’ye ulaşıyoruz.
Ao Nang |
Bu da sahilden denize Ao Nang |
Krabi, Phuket’in hemen hemen
karşı kıyısında yer alan oldukça popüler bir tatil bölgesi. Herkes bizim gibi
kafadan kontak olup arabalarla-otobüslerle macera aramadığı için makul insanlar
Krabi’nin uluslararası havaalanını kullanıyor. Mavi denizi, karadan
baktığınızda denizdeki kalker tepelerinin oluşturduğu muhteşem manzaraları ve beyaz kumlarının cazibesine
kapılanlar kendini burada buluyor. Ao Nang plajı, bölgeyi çevreleyen cennet
adalara ve deniz yolu haricinde karadan ulaşım imkanı olmayan koylara kolayca
ulaşabileceğiniz merkez bir nokta. Unutmadan, şu çok meşhur Railay Sahili'ne de sadece
deniz yoluyla ulaşılabiliyor. (Long-Tail boat gidiş dönüş kişi başı 200 THB)
Bu deli sıcakta göze alabiliyor
ve “ben tutkunuyum tırmanmadan duramıyorum” diyorsanız kaya tırmanıcılığı için
de çok popüler bir yer Krabi’nin kalker tepeleri. Ben tırmanan insanları uzaktan
görünce içimde bir acıma duygusu oluştu ama zevkli olduğunu düşünenler Krabi’de
mutlu olacaktır kanısındayım.
Mutlaka vardır güzel bir tarafı ama işin sonunda düşme ihtimali de var. Bir ipin ucunda sallanacağıma sahilde bir salıncakta sallanmayı tercih ederim şahsen! |
Birkaç sene önce aynı tarihlerde
Phuket’de Patong Sahili'nde bulunmuş olduğumuzu referans alarak Krabi Ao Nang sahili bana çok
daha sakin ve sevmli görünüyor. Daha az Rus turist, daha fazla Avustralya’lı ve
Avrupalı turist farkediliyor. Kesinlikle çok daha temiz olduğunu da eklemek
gerekli. Phuket kadar kalabalık ve karışık değil.
Vücudunuza iyi davranmak istiyorsanız, kendinizi tecrübeli ellere bırakın... Ao Nang Thai Thai Massage, havadar masaj! |
Kırık arabamınızın bagajı bir
önceki günkü hadiseden dolayı açılmadığı için eşyalarımızı içerden tahliye
ediyoruz. Kamyonetten bozma tuk-tuk (Tayland için çok doğal bir taşıma aracı)
bizi karadan araç ulaşımı olmayan otelimizin olduğu koya götürmek üzere bota
transferimizi sağlıyor.
Denizden karaya doğru bakarken
biz insanların doğa ile olan mücadelesinin sadece yaşamak için değil, esasen onun büyüleyici
güzelliklerine olan kıskançlığımızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Mavi
gezegenimiz o kadar çekici ki, o güzelliklerin yanında, içinde olmadan rahat
edemiyoruz. İnsanları dünyanın her yerinde hevesle, heyecanla dolaştıran,
gözleri güzellikleri atlamasın diye fotoğraf makinalarını ellerinden
düşürtmeyen, hayretlere düşüren, büyüleyen doğanın ta kendisidir. Ve sanıyorum insan
aklı ne kadar büyük icatlar yaparsa yapsın, ne kadar kendi sınırlarını
ilerletirse ilerletsin doğanın güzellikleri ve eşsiz uyumu karşısında hayrete
düşme yönünü hiç kaybetmeyecektir. Kıskançlık, hainlik ve maddi çıkarlar ile onun
büyüleci güzelliklerini katletmediğimiz sürece doğa bizi ve bizden sonraki
nesilleri büyülemeye devam edecektir. Dünya’nın başka başka yerlerinden kalkıp
uzun uzun yollardan gelip şu anda bu küçük botta etrafına bakınan bu insanları
burada buluşturan ortak duygu “doğanın güzelliklerinden büyülenme” duygusudur.
Bu aynı zamanda insan için bir ihtiyaçtır, mutluluk kaynağıdır.
Otelin bulunduğu koyun denizden görüntüsü |
Ben kendimi kendi içimde derin
doğanın merhametli ellerine bırakmışken otelin iskelesine yanaşıyoruz. İşte, doğanın,
büyülenme aşamasının devamında bize “kendisinin içinde olma” duygusunu insan
modernizasyonuyla yaşatacağı otelimiz. Doğadan büyülenen ama en yalın ve gerçek
haliyle içinde olmayı börtü-böcek korkusu, ayağıma diken değer, toprak gelir gözüm sulanır... gibi uyduruktan bahanelerinin esiri olarak asla gerçekleştiremeyecek
olan benim gibilerin en ileri aşaması “doğanın içinde ama onu harap etmeden, canını
okumadan insana yer açmak” havasında yapılan yerlere gitmek. Bu açıdan şimdiye
kadar gördüğüm en başarılı çalışmalardan birisi Centara Grand Beach Resort&Villas Krabi. Burada geçireceğimiz 4 gün (5 olacaktı ya ah o tarih
hatası, dünkü kaza, trafik!!!... neyse hadi geri sarmayayım filmi ama her gün bu
eksik kalan bir günü hatırlayacağız ve içimize oturacak) bana ilk izlenimimde
yanılmadığımı kanıtlayacak.
Arkamız yeşil tepeler, önümüz mavi deniz... |
Efe’nin yerinde duramadığına
şahit oluyorum, çünkü heyecanlanınca çenesine vuruyor ve yine etrafındaki
birkaç kişiyi esir almış durumda. Aslında onun da gördüğü güzellikler
karşısında mutlu olduğunu, yeşili, denizi, güneşi, balığı, kumu birarada
görmenin onu da en az bizim kadar heyecanlandırdığını biliyorum. Coşkusunu dile
getirme yöntemi onun bu kıpır kıpır kabına sığamayan halleri. Oğlumun doğadan
mutlu olduğunu görmek bana gelecek için güven veriyor çünkü doğayı seven ve
onunla mutlu olan kendini ve çevresini de sever.
Odamıza ulaşmak için tam 150
basamak çıkmak gerekli, evet üşenmedim saydım! Çıkış, yerden yükseltilmiş asma tahta
köprüler ve basamaklar üzerinden yapılıyor aksi mümkün değil çünkü gayet topik
bir ormanın içindeyiz. Nem, kurbağalar, kertenkeleler, dev yapraklı bitkiler,
börtü böcek yanımızdan geçip gidiyor. Denize doğru ağaçların arasından şıkır
şıkır bir su akıyor.
İşte aklıma kazımak istediğim manzara |
Odamız denize tepeden kesintisiz
bakıyor. Bakmaya doyamıyorum. Baktığım her noktada doğanın eşsiz uyumu beni
büyülüyor. Önümüzdeki birkaç güne bu manzara ile uyanmak fikri bile muhteşem.
Nitekim jaluziyi bir defa bile indirmeden günlerimizi tamamlıyoruz. Oda
kapılarını kapalı tutmak için her yerde uyarılar var. Doğal parkın içindeyiz ve
her tür misafir boş bir odaya girmekte hızla davranabilir yazıları var.
Sinekler böcekler değil sadece kertenkeleler, gekolar ve hatta maymunlar...
sabahları maymunlar tıkır tıkır çatıdan geçerek balkonumuza geliyor, çok
sevimliler ama uzaktan! Aramızda cam olmasını tercih ediyorum. Ben en çok
ağaçtan ağaca atlayışlarını izlerken seviyorum onları.
Sırtını kalker kayalara yaslamış
koyumuzda denizin, güneşin, birlikte olmanın ve yeni bir güzelliği keşfetmenin
mutluluğu ile keyifle bir şeyler yemek, soğuk içkimizi yudumlamak, su sıcaklığı
çok yüksek olsa da denizin tenimize dokunması ile nispeten serinlemek, Efe’nin
koşuşturmalarına şahit olmak, doğanın cömertliğine teşekkür etmek...
Sadece bu kadar mı... Ya o
ani hava değişimleri... Sıcaktan kavrulurken kayaların üzerinden “sürpriz”
diyerek gelen bulutların deliler gibi boşalttığı yağmurlar... ya o “Sen kendini
efendi san ey insanoğlu, bir yağmurum, bir rüzgarım sizi bir tentenin altında
sıkışmış zavallılar haline gitirir” dercesine gürleyen gök! Gel de hayran
olma...
Efe gönlünce sulara, kumlara batıp çıkarken |
Fırtınayı sahilden izlemenin güzelliği, kafalarda aynı düşünce "iyi ki şu anda denizde değilim" |
Yağmurun ardından açan güneşin
müjdesi, “korkma hadi acıdım” merhameti...
Bana mutluluk da dokunuyor
galiba. Ne zaman çok mutlu olsam hastalanıyorum, yine iki akşamı odada geçirmek
zorunda kaldım. Ama gözümü açabildiğim her anı denizin üzerinden batan güneşin
oluşturduğu muhteşem renkleri beynime kazımak için kullandım. Yolda gelirken
ışığı gözlerimde korkuyla yer edinen kamyonların farları ancak bu şekilde
silinebildi...
Güneş batarken arkasında bıraktığıbinbir renk... |
Maymun patikasının girişi |
Otelin karadan araç ulaşımı
olmasa da yaya ulaşımı var. Monkey trail (Maymun patikası) derme çatma şekilde
yapılmış bir patika. Ao Nang’a bağlıyor bizi kalker kayaların üzerinden
geçerek. Otel çalışanları genelde bu yoldan gidip-geliyor çünkü Taylar denizde
olma duygusunu sevmiyorlar ve botla ulaşma imkanları olsa da bunu tercih
etmiyorlar. Üstelik sahiller herkese açık olduğundan isteyen herkes bu yoldan gelerek koyu ve plajı kullanabiliyor. Biz de Monkey trail’i denedik tabi ki.
Çok keyifliydi. Evet derme çatma, tutunmak gerekli yer yer ve pek çok tahta
basamak çıkıyor-iniliyor ama biz çok keyif aldık. Çocukla da gayet rahat
aşılabilecek bir parkur. Ao Nang sahilinin Railay sahiline doğru uzandığı noktadan
geçiliyor.
Ao Nang tarafına geçtik... Dönüş denizden! |
“Railay Beach” fotoğrafları tur
acentalarında ve Tayland’ın turizm reklamlarında sıkça başvurulan bir sahil. Ao
Nang sahiline maymun patikasından geçerek ulaştığımız gün hadi bakalım gidip
görelim Railay sahili nasılmış, eksik kalmayalım dedik! Tayland’ın geleneksel
uzun kuyruklu botlarından – Long Tail Boat- atlayıp 20 dakikada ulaştık Railay
sahiline.
Ao Nang sahilinden Railay sahiline gitmek üzere uzun kuyruklu bota biniyoruz. Birkaç kişi biraraya gelince dolmuş mantığıyla hemen hareket ediyor botlar. |
Sahil hoş, az gelişmiş ki bu daha
da hoş. Birkaç tane üç yıldızlı otel var ancak koyun bakirlğini bozacak boyuta
ulaşmış bir yapılaşma yok, umarım bozulmaz ilerleyen yıllarda da. Oldukça
kalabalık çünkü çok ünlü. Küçük bir koyda her milletten insan var gibi. Deniz,
yeşil, kalker kayalar ve 15-20 kadar long tail botun sıralanmasıyla oluşan
mükemmel manzaranın seyrine dalıyorsunuz. Şezlong, şemsiye yok, kumlara havlunu
attırıveriyorsun sonra bırakıyorsun kendini yakıcı güneşin ellerine. Ben 10
dakika bile uzanamadım çünkü inanılmaz sıcaktı.
Railay sahili |
Efe, Railay sahili |
Efe, Ao Nang’daki yürüyüşümüz
esnasında hemen bir top kapmıştı bir satıcıdan. Başladı onunla oynamaya... Bir
süre sonra, Amerika’dan geldiklerini, Hindistan seyahatleri sonrası Tayland’da
gezmekte olan bir grupla hareket ettiklerini sonradan öğrendiğimiz iki abla
katıldı ona. Kumdan kaleler oluşturarak, Murat’ı da oyuna dahil ederek güneşin
altında kumlarda uzun süre top koşturdular. Muhabbet uzadı da uzadı, oğlum ve
kocam yanıyor güneşin altında kızların muhabbeti bitmiyor da bitmiyor! Neyse ki
oğlumu ve kocamı Amerikalılar grubuna kaptırmadan zamanında “Hi” diyebildim.
Onlar da yandaki diğer küçük koya doğru grupları ile harekete geçtiler de biz
de kendi bölgemize çekilebildik!
Railay, sırt çantanı
kap git, arkadaşlar edin, sakin ritmli bir müzik eşliğinde hafifçe sallan ve
kendini manzaraya bırak mekanı. Hele long tail botlar manzarayı bozmasa, daha
da güzel olacak. Yine de ben bu sahili gözümde daha farklı canlandırmıştım,
benim düşündüğüm yer değildi ama görülmeye değerdi. Birkaç saat geçirmek yetti
bize. İki yan koyda yer alan otelimize doğru, kayaların büyüleyici
ve biraz da ürkütücü şekillerini izleyerek yine bir uzun kuyruk botun içinde bata
çıka yol almaya koyulduk.
Ben bir gölgede buz gibi hindistan cevizimi yudumluyordum... |
Pek romantik bu botlar... Anlamadığım uzun çıkıları ön tarafta ama neden uzun kuyruk demişler, muamma! |
Krabi civarında gezilebilecek
onlarca ada var. Botlar (speed boat) veya geleneksel uzun kuyruklu botlarla
gidilebiliyor. Şu anda mevsim uygun olmasına rağmen aniden bastıran ve ortalığı
savaş alanına çeviren tropik yağmur fırtınalarına yakalanmaktan bir miktar
tedirgin olarak biraz da sahilde manzara eşliğinde düşüncelere dalıp gitmenin
sarhoşluğunu bir yana koyup günümüzü denizde sallanarak geçirmeye gönlümüz
razı olmadığı için bu defa ada turlarını yapmadık. Birkaç sene önce meşhur Phi
Phi adalarını da görmenin rahatlığı ile sahilde soğuk içkilerimizi yudumlamanın
serinliğine bıraktık kendimizi. Koh Phi phi Phuket’den botla 1,5 saat
sürüyor oysa Krabi'den 45 dakika. Ancak Tayland’da diğer adaları gördükçe
Koh Phi Phi’nin çok isim yaptığı için merakla akın akın gidildiğini, kalabalıktan ve bot trafiğinden güzelliğinin giderek bozulduğunu farkediyorsunuz. Oysa
aralarda da çok güzel ve daha sakin adalar olduğunu görüyorsunuz. Krabi’ye doğru yol
alırken bize arkadan çarpan araçtaki Tay yol arkadaşlarımız bize Hong Adasını
şiddetle tavsiye etmişlerdi mesela. Ao Nang sahili boyunca adım başı ada
turları yapan acentelarla karşılaşacaksınız. Fotoğraflardaki buğulu mavi
denizleri görmek ve yüzmek için adalar gidilmeyi hak ediyor.
Denizden karaya bakış, her açıdan güzel... |
Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında
çok yağmur yağdığını ve zaman zaman denizden diğer sahillere ve adalara ulaşımı
engelleyecek boyutta tropik fırtınalar olduğunu öğreniyoruz. Buna rağmen Krabi bölgesi
yılın 12 ayı da turist çeken bir bölge. Yağışlı sezon düşük sezon olarak
değerlendiriliyor ve fiyatlar da biraz daha düşük. Eylül-Ocak arası ise yağmur
ihtimali olmakla birlikte biraz daha sakin hava şartları oluyor. Aslında bir
adada ya da karadan ulaşım olmayan bir sahilde tropik fırtınalara şahit olmak
da – en deli korkunç fırtınaları kastetmiyorum - güzel bir deneyim olsa gerek. Bence bunun
için bile bu düşük sezon tercih edilebilir, farklı bir deneyim. Tabi gitmeden
önce okuyup üfleyerek denizde bu havaya yakalanmamak için bolca dua gerekli!
Sayılı ve keyifli zaman çabuk
bitti, geri dönüş zamanı gelince içimize bir burukluk düştü. Kafalar sıfırlandı
sanki, bu ortam insana pek çok gerçekliği düşündürmeyecek kadar etkileyici.
Tekrar geri gelme hayallerini daha giderken kurmaya başlayacağınız bir yer burası.
Ao Nang Mc Donald’s’dan
yiyeceklerimizi arabaya alarak uzun dönüş yolculuğumuza koyuluyoruz. Bu defa
bizi bekleyen güzergahı biliyor olmanın güveni ve Songkran tatilinin bitmiş
olmasından dolayı yolların daha boş olacağı umuduyla öğlen saatlerinde Krabi’yi
geride bırakıyoruz. Ao Nang Mc Donald’s bugüne kadar Tayland’da yediğim en
güzel Mc burger’i mi yapmış yoksa geçirdiğimiz güzel günlerin tadı damağımızda
olduğu için mıdır bilmem öyle tatlı geliyor ki yemekler...
Hava kararmaya yüz tutunca
Chumpon- Novotel’de konaklamaya karar veriyoruz. Bu defa çok sakiniz, geliş
yolculuğundaki telaş, heyecan yok. Chumpon Novotel tam deniz kıyısında, aynı
zamanda çok büyük bir Golf Resort ancak çok çok eski ve yıpranmış. Üstelik
bomboş. Bir burukluk var dev otelde, geri dönsek ne güzel olur Krabi’ye...
Esasen bu bölge de oldukça güzel. Otelden Mu Ko Chumpon Ulusal Parkı'ı içinde yer alan Angthong National Marine Park’a
düzlenen günübirlik geziler var, ama önümüzde bizi bekleyen de 550km. yol var. Sonuçta kaderde şimdilik marine park'a uzaktan el sallamak var.
Ertesi gün sabah 8:00 sularında yine yollardayız. Evet yollar geldiğimiz gibi değil, daha boş ama çok sarsıyor ve yine her kavşaktaki trafik ışıklarında dur-kalk yapmak beni haşat etmiş durumda. Hava 38 derece, camdan bir ateş topu gibi giriyor arabanın içine kızgın güneş. PTT istasyonlarındaki 7/11’lar ve Amazon cafeler ve tabi havadar tuvaletler yine en sadık yol arkadaşlarımız.
Kızgın güneş altında kavrulan zavallı çiçekler - Hua Hin yakınları |
Hua-Hin’e yaklaşırken Murat uzun
zamandır istediği bonzai ağacını bir çiçek serasından geçerken 40 dereceye
yaklaşan sıcaklığın altından çekerek alıyor. Şıpırdayan ter damlalarımızı
silerek Bonzai kızımızla Bangkok’a yaklaşmaya devam ediyoruz.
Eve vardığımızda apartmanının dev
cam giriş kapısının yerinde olmadığını görüyoruz. Sorunca anlıyoruz ki bir
hafta önce Bangkok’dan ayrıldığımız, yollarda haşat olduğumuz o 11 Nisan gecesi
Bangkok’da çok büyük bir fırtına olmuş, cama çarpan bir cisim kocaman cam
kapıyı indirmiş. Bir naylon germişler kapıya yenisi gelene kadar. Yani bu 11
Nisan ciddi tuhaf bir tarihmiş!
Gezmek, keşfetmek, makul
maceralara atılarak yeni anılar yazmak... Sonunda sağ salim evimize dönmek
huzuruyla Krabi geride kalıyor. Öyle hissediyorum ki Krabi’ye geri gideceğiz.
Yollar gide gide bitti... Bangkok'da bir trafik ışığında durunca çiçeğimizi takıp Budda'ya minnetlerimizi sunuyoruz! |
Merhaba zevkle ve keyifle okudum ve baktım resimlere, geçmiş olsun kaza için umarım kötü birşey olmamıştır. ve İnşallah dedim Krabi'yi görme konusuna :)
YanıtlaSil