23 Nisan 2015 Perşembe

BİR YOL HİKAYESİ -2

Gecenin karanlığı kalkınca her şey daha farklı görünür gözümüze... Yeni gün sıfırlar, devam etmek için heves verir. Beynimizi kemiren böcekler sabah güneşini görünce kelebeklere dönüşür.

Surat Thani'den Krabi'ye bağlanan muhteşem yol
 

Kelebekler, kuşlar, böcekler, çiçekler... diye sevinirken ve bir önceki günün üstümüzde bıraktığı ağırlığı  geçtiğimiz yollara ardımızda bırakıp rahatlayarak; “bu kadar yolu gelmeye değmiş” dedirten orman manzarasının içinde ilerleyerek Krabi’ye ulaşıyoruz.

Ao Nang

Bu da sahilden denize Ao Nang
Krabi, Phuket’in hemen hemen karşı kıyısında yer alan oldukça popüler bir tatil bölgesi. Herkes bizim gibi kafadan kontak olup arabalarla-otobüslerle macera aramadığı için makul insanlar Krabi’nin uluslararası havaalanını kullanıyor. Mavi denizi, karadan baktığınızda denizdeki kalker tepelerinin oluşturduğu  muhteşem manzaraları ve beyaz kumlarının cazibesine kapılanlar kendini burada buluyor. Ao Nang plajı, bölgeyi çevreleyen cennet adalara ve deniz yolu haricinde karadan ulaşım imkanı olmayan koylara kolayca ulaşabileceğiniz merkez bir nokta. Unutmadan, şu çok meşhur Railay Sahili'ne de sadece deniz yoluyla ulaşılabiliyor. (Long-Tail boat gidiş dönüş kişi başı 200 THB)     
 
 
 
Bu deli sıcakta göze alabiliyor ve “ben tutkunuyum tırmanmadan duramıyorum” diyorsanız kaya tırmanıcılığı için de çok popüler bir yer Krabi’nin kalker tepeleri. Ben tırmanan insanları uzaktan görünce içimde bir acıma duygusu oluştu ama zevkli olduğunu düşünenler Krabi’de mutlu olacaktır kanısındayım.
Mutlaka vardır güzel bir tarafı ama işin sonunda düşme ihtimali de var. Bir ipin ucunda sallanacağıma sahilde bir salıncakta sallanmayı tercih ederim şahsen!   
Birkaç sene önce aynı tarihlerde Phuket’de Patong Sahili'nde bulunmuş olduğumuzu referans alarak Krabi Ao Nang sahili bana çok daha sakin ve sevmli görünüyor. Daha az Rus turist, daha fazla Avustralya’lı ve Avrupalı turist farkediliyor. Kesinlikle çok daha temiz olduğunu da eklemek gerekli. Phuket kadar kalabalık ve karışık değil.

Vücudunuza iyi davranmak istiyorsanız, kendinizi tecrübeli ellere bırakın... Ao Nang Thai Thai Massage, havadar masaj!
Kırık arabamınızın bagajı bir önceki günkü hadiseden dolayı açılmadığı için eşyalarımızı içerden tahliye ediyoruz. Kamyonetten bozma tuk-tuk (Tayland için çok doğal bir taşıma aracı) bizi karadan araç ulaşımı olmayan otelimizin olduğu koya götürmek üzere bota transferimizi sağlıyor.


Denizden karaya doğru bakarken biz insanların doğa ile olan mücadelesinin sadece yaşamak için değil, esasen onun büyüleyici güzelliklerine olan kıskançlığımızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Mavi gezegenimiz o kadar çekici ki, o güzelliklerin yanında, içinde olmadan rahat edemiyoruz. İnsanları dünyanın her yerinde hevesle, heyecanla dolaştıran, gözleri güzellikleri atlamasın diye fotoğraf makinalarını ellerinden düşürtmeyen, hayretlere düşüren, büyüleyen doğanın ta kendisidir. Ve sanıyorum insan aklı ne kadar büyük icatlar yaparsa yapsın, ne kadar kendi sınırlarını ilerletirse ilerletsin doğanın güzellikleri ve eşsiz uyumu karşısında hayrete düşme yönünü hiç kaybetmeyecektir. Kıskançlık, hainlik ve maddi çıkarlar ile onun büyüleci güzelliklerini katletmediğimiz sürece doğa bizi ve bizden sonraki nesilleri büyülemeye devam edecektir. Dünya’nın başka başka yerlerinden kalkıp uzun uzun yollardan gelip şu anda bu küçük botta etrafına bakınan bu insanları burada buluşturan ortak duygu “doğanın güzelliklerinden büyülenme” duygusudur. Bu aynı zamanda insan için bir ihtiyaçtır, mutluluk kaynağıdır.


Otelin bulunduğu koyun denizden görüntüsü
Ben kendimi kendi içimde derin doğanın merhametli ellerine bırakmışken otelin iskelesine yanaşıyoruz. İşte, doğanın, büyülenme aşamasının devamında bize “kendisinin içinde olma” duygusunu insan modernizasyonuyla yaşatacağı otelimiz. Doğadan büyülenen ama en yalın ve gerçek haliyle içinde olmayı börtü-böcek korkusu, ayağıma diken değer, toprak gelir gözüm sulanır... gibi uyduruktan bahanelerinin esiri olarak asla gerçekleştiremeyecek olan benim gibilerin en ileri aşaması “doğanın içinde ama onu harap etmeden, canını okumadan insana yer açmak” havasında yapılan yerlere gitmek. Bu açıdan şimdiye kadar gördüğüm en başarılı çalışmalardan birisi Centara Grand Beach Resort&Villas Krabi. Burada geçireceğimiz 4 gün (5 olacaktı ya ah o tarih hatası, dünkü kaza, trafik!!!... neyse hadi geri sarmayayım filmi ama her gün bu eksik kalan bir günü hatırlayacağız ve içimize oturacak) bana ilk izlenimimde yanılmadığımı kanıtlayacak.   

Arkamız yeşil tepeler, önümüz mavi deniz...
Efe’nin yerinde duramadığına şahit oluyorum, çünkü heyecanlanınca çenesine vuruyor ve yine etrafındaki birkaç kişiyi esir almış durumda. Aslında onun da gördüğü güzellikler karşısında mutlu olduğunu, yeşili, denizi, güneşi, balığı, kumu birarada görmenin onu da en az bizim kadar heyecanlandırdığını biliyorum. Coşkusunu dile getirme yöntemi onun bu kıpır kıpır kabına sığamayan halleri. Oğlumun doğadan mutlu olduğunu görmek bana gelecek için güven veriyor çünkü doğayı seven ve onunla mutlu olan kendini ve çevresini de sever.   
 
Odamıza ulaşmak için tam 150 basamak çıkmak gerekli, evet üşenmedim saydım! Çıkış, yerden yükseltilmiş asma tahta köprüler ve basamaklar üzerinden yapılıyor aksi mümkün değil çünkü gayet topik bir ormanın içindeyiz. Nem, kurbağalar, kertenkeleler, dev yapraklı bitkiler, börtü böcek yanımızdan geçip gidiyor. Denize doğru ağaçların arasından şıkır şıkır bir su akıyor.
 
İşte aklıma kazımak istediğim manzara


Odamız denize tepeden kesintisiz bakıyor. Bakmaya doyamıyorum. Baktığım her noktada doğanın eşsiz uyumu beni büyülüyor. Önümüzdeki birkaç güne bu manzara ile uyanmak fikri bile muhteşem. Nitekim jaluziyi bir defa bile indirmeden günlerimizi tamamlıyoruz. Oda kapılarını kapalı tutmak için her yerde uyarılar var. Doğal parkın içindeyiz ve her tür misafir boş bir odaya girmekte hızla davranabilir yazıları var. Sinekler böcekler değil sadece kertenkeleler, gekolar ve hatta maymunlar... sabahları maymunlar tıkır tıkır çatıdan geçerek balkonumuza geliyor, çok sevimliler ama uzaktan! Aramızda cam olmasını tercih ediyorum. Ben en çok ağaçtan ağaca atlayışlarını izlerken seviyorum onları.
 
Sırtını kalker kayalara yaslamış koyumuzda denizin, güneşin, birlikte olmanın ve yeni bir güzelliği keşfetmenin mutluluğu ile keyifle bir şeyler yemek, soğuk içkimizi yudumlamak, su sıcaklığı çok yüksek olsa da denizin tenimize dokunması ile nispeten serinlemek, Efe’nin koşuşturmalarına şahit olmak, doğanın cömertliğine teşekkür etmek...
 

Efe gönlünce sulara, kumlara batıp çıkarken
Sadece bu kadar mı... Ya o ani hava değişimleri... Sıcaktan kavrulurken kayaların üzerinden “sürpriz” diyerek gelen bulutların deliler gibi boşalttığı yağmurlar... ya o “Sen kendini efendi san ey insanoğlu, bir yağmurum, bir rüzgarım sizi bir tentenin altında sıkışmış zavallılar haline gitirir” dercesine gürleyen gök! Gel de hayran olma...

Fırtınayı sahilden izlemenin güzelliği, kafalarda aynı düşünce "iyi ki şu anda denizde değilim"
Yağmurun ardından açan güneşin müjdesi, “korkma hadi acıdım” merhameti...

Bana mutluluk da dokunuyor galiba. Ne zaman çok mutlu olsam hastalanıyorum, yine iki akşamı odada geçirmek zorunda kaldım. Ama gözümü açabildiğim her anı denizin üzerinden batan güneşin oluşturduğu muhteşem renkleri beynime kazımak için kullandım. Yolda gelirken ışığı gözlerimde korkuyla yer edinen kamyonların farları ancak bu şekilde silinebildi...    

Güneş batarken arkasında bıraktığıbinbir renk...
  
Maymun patikasının girişi
Otelin karadan araç ulaşımı olmasa da yaya ulaşımı var. Monkey trail (Maymun patikası) derme çatma şekilde yapılmış bir patika. Ao Nang’a bağlıyor bizi kalker kayaların üzerinden geçerek. Otel çalışanları genelde bu yoldan gidip-geliyor çünkü Taylar denizde olma duygusunu sevmiyorlar ve botla ulaşma imkanları olsa da bunu tercih etmiyorlar. Üstelik sahiller herkese açık olduğundan isteyen herkes bu yoldan gelerek koyu ve plajı kullanabiliyor. Biz de Monkey trail’i denedik tabi ki. Çok keyifliydi. Evet derme çatma, tutunmak gerekli yer yer ve pek çok tahta basamak çıkıyor-iniliyor ama biz çok keyif aldık. Çocukla da gayet rahat aşılabilecek bir parkur. Ao Nang sahilinin Railay sahiline doğru uzandığı noktadan geçiliyor. 
 

Ao Nang tarafına geçtik... Dönüş denizden!
Railay Beach” fotoğrafları tur acentalarında ve Tayland’ın turizm reklamlarında sıkça başvurulan bir sahil. Ao Nang sahiline maymun patikasından geçerek ulaştığımız gün hadi bakalım gidip görelim Railay sahili nasılmış, eksik kalmayalım dedik! Tayland’ın geleneksel uzun kuyruklu botlarından – Long Tail Boat- atlayıp 20 dakikada ulaştık Railay sahiline.
 
Ao Nang sahilinden Railay sahiline gitmek üzere uzun kuyruklu bota biniyoruz. Birkaç kişi biraraya gelince dolmuş mantığıyla hemen hareket ediyor botlar.
Sahil hoş, az gelişmiş ki bu daha da hoş. Birkaç tane üç yıldızlı otel var ancak koyun bakirlğini bozacak boyuta ulaşmış bir yapılaşma yok, umarım bozulmaz ilerleyen yıllarda da. Oldukça kalabalık çünkü çok ünlü. Küçük bir koyda her milletten insan var gibi. Deniz, yeşil, kalker kayalar ve 15-20 kadar long tail botun sıralanmasıyla oluşan mükemmel manzaranın seyrine dalıyorsunuz. Şezlong, şemsiye yok, kumlara havlunu attırıveriyorsun sonra bırakıyorsun kendini yakıcı güneşin ellerine. Ben 10 dakika bile uzanamadım çünkü inanılmaz sıcaktı.
Railay sahili

Efe, Railay sahili
Efe, Ao Nang’daki yürüyüşümüz esnasında hemen bir top kapmıştı bir satıcıdan. Başladı onunla oynamaya... Bir süre sonra, Amerika’dan geldiklerini, Hindistan seyahatleri sonrası Tayland’da gezmekte olan bir grupla hareket ettiklerini sonradan öğrendiğimiz iki abla katıldı ona. Kumdan kaleler oluşturarak, Murat’ı da oyuna dahil ederek güneşin altında kumlarda uzun süre top koşturdular. Muhabbet uzadı da uzadı, oğlum ve kocam yanıyor güneşin altında kızların muhabbeti bitmiyor da bitmiyor! Neyse ki oğlumu ve kocamı Amerikalılar grubuna kaptırmadan zamanında “Hi” diyebildim. Onlar da yandaki diğer küçük koya doğru grupları ile harekete geçtiler de biz de  kendi bölgemize çekilebildik!
 
Onlar kızgın güneşin altında top koştururken;

Ben bir gölgede buz gibi hindistan cevizimi yudumluyordum...
Railay, sırt çantanı kap git, arkadaşlar edin, sakin ritmli bir müzik eşliğinde hafifçe sallan ve kendini manzaraya bırak mekanı. Hele long tail botlar manzarayı bozmasa, daha da güzel olacak. Yine de ben bu sahili gözümde daha farklı canlandırmıştım, benim düşündüğüm yer değildi ama görülmeye değerdi. Birkaç saat geçirmek yetti bize. İki yan koyda yer alan otelimize doğru, kayaların büyüleyici ve biraz da ürkütücü şekillerini izleyerek yine bir uzun kuyruk botun içinde bata çıka yol almaya koyulduk.   
Pek romantik bu botlar... Anlamadığım uzun çıkıları ön tarafta ama neden uzun kuyruk demişler, muamma!
Krabi civarında gezilebilecek onlarca ada var. Botlar (speed boat) veya geleneksel uzun kuyruklu botlarla gidilebiliyor. Şu anda mevsim uygun olmasına rağmen aniden bastıran ve ortalığı savaş alanına çeviren tropik yağmur fırtınalarına yakalanmaktan bir miktar tedirgin olarak biraz da sahilde manzara eşliğinde düşüncelere dalıp gitmenin sarhoşluğunu bir yana koyup günümüzü denizde sallanarak geçirmeye gönlümüz razı olmadığı için bu defa ada turlarını yapmadık. Birkaç sene önce meşhur Phi Phi adalarını da görmenin rahatlığı ile sahilde soğuk içkilerimizi yudumlamanın serinliğine bıraktık kendimizi. Koh Phi phi Phuket’den botla 1,5 saat sürüyor oysa Krabi'den 45 dakika. Ancak Tayland’da diğer adaları gördükçe Koh Phi Phi’nin çok isim yaptığı için merakla akın akın gidildiğini, kalabalıktan ve bot trafiğinden güzelliğinin giderek bozulduğunu farkediyorsunuz. Oysa aralarda da çok güzel ve daha sakin adalar olduğunu görüyorsunuz. Krabi’ye doğru yol alırken bize arkadan çarpan araçtaki Tay yol arkadaşlarımız bize Hong Adasını şiddetle tavsiye etmişlerdi mesela. Ao Nang sahili boyunca adım başı ada turları yapan acentelarla karşılaşacaksınız. Fotoğraflardaki buğulu mavi denizleri görmek ve yüzmek için adalar gidilmeyi hak ediyor.
Denizden karaya bakış, her açıdan güzel...
Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında çok yağmur yağdığını ve zaman zaman denizden diğer sahillere ve adalara ulaşımı engelleyecek boyutta tropik fırtınalar olduğunu öğreniyoruz. Buna rağmen Krabi bölgesi yılın 12 ayı da turist çeken bir bölge. Yağışlı sezon düşük sezon olarak değerlendiriliyor ve fiyatlar da biraz daha düşük. Eylül-Ocak arası ise yağmur ihtimali olmakla birlikte biraz daha sakin hava şartları oluyor. Aslında bir adada ya da karadan ulaşım olmayan bir sahilde tropik fırtınalara şahit olmak da – en deli korkunç fırtınaları kastetmiyorum -  güzel bir deneyim olsa gerek. Bence bunun için bile bu düşük sezon tercih edilebilir, farklı bir deneyim. Tabi gitmeden önce okuyup üfleyerek denizde bu havaya yakalanmamak için bolca dua gerekli!
 
Sayılı ve keyifli zaman çabuk bitti, geri dönüş zamanı gelince içimize bir burukluk düştü. Kafalar sıfırlandı sanki, bu ortam insana pek çok gerçekliği düşündürmeyecek kadar etkileyici. Tekrar geri gelme hayallerini daha giderken kurmaya başlayacağınız bir yer burası.

Ao Nang Mc Donald’s’dan yiyeceklerimizi arabaya alarak uzun dönüş yolculuğumuza koyuluyoruz. Bu defa bizi bekleyen güzergahı biliyor olmanın güveni ve Songkran tatilinin bitmiş olmasından dolayı yolların daha boş olacağı umuduyla öğlen saatlerinde Krabi’yi geride bırakıyoruz. Ao Nang Mc Donald’s bugüne kadar Tayland’da yediğim en güzel Mc burger’i mi yapmış yoksa geçirdiğimiz güzel günlerin tadı damağımızda olduğu için mıdır bilmem öyle tatlı geliyor ki yemekler... 
Krabi-Surat Thani arasından bir yol manzarası...
Hava kararmaya yüz tutunca Chumpon- Novotel’de konaklamaya karar veriyoruz. Bu defa çok sakiniz, geliş yolculuğundaki telaş, heyecan yok. Chumpon Novotel tam deniz kıyısında, aynı zamanda çok büyük bir Golf Resort ancak çok çok eski ve yıpranmış. Üstelik bomboş. Bir burukluk var dev otelde, geri dönsek ne güzel olur Krabi’ye... Esasen bu bölge de oldukça güzel. Otelden Mu Ko Chumpon Ulusal Parkı'ı içinde yer alan Angthong National Marine Park’a düzlenen günübirlik geziler var, ama önümüzde bizi bekleyen de 550km. yol var. Sonuçta kaderde şimdilik marine park'a uzaktan el sallamak var.
 

Ertesi gün sabah 8:00 sularında yine yollardayız. Evet yollar geldiğimiz gibi değil, daha boş ama çok sarsıyor ve yine her kavşaktaki trafik ışıklarında dur-kalk yapmak beni haşat etmiş durumda. Hava 38 derece, camdan bir ateş topu gibi giriyor arabanın içine kızgın güneş. PTT istasyonlarındaki 7/11’lar ve Amazon cafeler ve tabi havadar tuvaletler yine en sadık yol arkadaşlarımız.

Kızgın güneş altında kavrulan zavallı çiçekler - Hua Hin yakınları
Hua-Hin’e yaklaşırken Murat uzun zamandır istediği bonzai ağacını bir çiçek serasından geçerken 40 dereceye yaklaşan sıcaklığın altından çekerek alıyor. Şıpırdayan ter damlalarımızı silerek Bonzai kızımızla Bangkok’a yaklaşmaya devam ediyoruz.
Eve vardığımızda apartmanının dev cam giriş kapısının yerinde olmadığını görüyoruz. Sorunca anlıyoruz ki bir hafta önce Bangkok’dan ayrıldığımız, yollarda haşat olduğumuz o 11 Nisan gecesi Bangkok’da çok büyük bir fırtına olmuş, cama çarpan bir cisim kocaman cam kapıyı indirmiş. Bir naylon germişler kapıya yenisi gelene kadar. Yani bu 11 Nisan ciddi tuhaf bir tarihmiş!
 
Gezmek, keşfetmek, makul maceralara atılarak yeni anılar yazmak... Sonunda sağ salim evimize dönmek huzuruyla Krabi geride kalıyor. Öyle hissediyorum ki Krabi’ye geri gideceğiz.
 
 
Yollar gide gide bitti... Bangkok'da bir trafik ışığında durunca çiçeğimizi takıp Budda'ya minnetlerimizi sunuyoruz!
Yazıyı üşenmeden ve sıkılmadan buralara kadar okuduysanız ve henüz bu güzergaha gitmediyseniz söylüyorum, siz de bir gün gideceksiniz...        


1 yorum:

  1. Merhaba zevkle ve keyifle okudum ve baktım resimlere, geçmiş olsun kaza için umarım kötü birşey olmamıştır. ve İnşallah dedim Krabi'yi görme konusuna :)

    YanıtlaSil