21 Nisan 2015 Salı

BİR YOL HİKAYESİ -1


Bangkok-Chumpon arasında bir yol manzarası
Her ne kadar bir yolculuğun asıl amacı varacağın nihai noktaya ulaşmak olsa da aslında her  yolculuğun kendine has bir hikayesi vardır.  Yani bir yere ulaşmada yolculuk kısmı yabana atılamaz! Üstelik planlaması, öncesindeki hazırlıklar da bir o kadar varılacak noktanın tamamlayıcısıdır.


Songkran kutlamalarından... Centara Grand Beach Resort Krabi, 13 Nisan 2015.


Songkran tatili... Tayland’ın yeni yılı. Ülkenin kuzeyinde daha yoğun kutlanmakla beraber genelinde herkesin birbirini soğuk sularla ıslattığı, unlarla kutsadığı bir rituel.  Tayland'daki 4.Songkran deneyimimiz, aşinayız olacaklara... Biz kuzeye değil güneye gitmeye karar verdik. Hem bize bir anı olsun hem de ülkeyi göre göre boydan boya güneyi geçelim diyerek bu defa seyahatimizi kara yoluyla yapmayı karalaştırdık. Sabah 4:00’da yolda olmanın mutluluğu ve güveni ile 780 km. sürecek Bangkok-Krabi yolculuğuna başladık.

Yol güzargahımız
Bangkok sakin, yollar hiç görmediğimiz kadar boş! Şanslıyız, üstelik gerçekten erkenciyiz. Nevale de sağlam, hatta kahvaltı için seçenekler bile var, a-la-card!  Güvenle ve merakla yollara düşüyoruz.
 
Bangkok çıkışında trafik artıyor, söylendiği gibi Songkran’da yollar olağanüstü kalabalık ve sürücüler çok dikkatsiz! Trafik akıyor ama herkes erkenden kalkıp yollara düşmüş gibi. Yoğun trafiğe alışığız, biz de bu ritmde ilerliyoruz. Radyomuz Karnaval uygulaması üzerinden flashback çalıyor...  Efe arkada yastığına ve örtüsüne sarınmış uyumakta, ilerleyen küçük bir ev gibiyiz. Keyfimize diyecek yok.
 
Sabah ilk ışıklarını gösterirken Hua Hin'i geride bırakıyoruz. Güneşin doğuşu yeni bir günün habercisi ancak sürprizlerden yana ip ucu vermiyor!
Gün aydınlanırken biz Hua Hin’e varıyoruz bile! Harika, umduğumuzdan da öndeyiz. Zaten yolun ilk 250 km’sini daha önceki seyahatlerimizde görmüştük.. Üstelik yolu ikiye böldük, birinci gün için güzergah Chumpon’a kadar. Orada bir gece konaklayacak ve yolumuza ertesi gün devam edeceğiz... PTT benzin istasyonlarında (mavi-kırmızı-beyaz logolu)  kısa kısa konaklayarak ve bu istasyonların hiç değişmeyen  7/11-food court-tuvaletler-Amazon Cafe sıralanışına pek çok bölgede şahit olarak çok rahat bir yolculukla saat 11:30’u gösterirken Chumpon’a varıyoruz.
 
Amazon Café, her yerde sizinle!Kahvesi azıcık acı ama yolda gider!
Açlığını dinle, noodle ye, kendin pişir kendin ye...
Saat 12:00 civarı, daha önceden rezervasyonumuzu yaptığımız Nana Beach Resort’un havuzundayız. Otel çok içimize siniyor diyemem ama bir gece sonuçta, çok sorgulamaya gerek yok, uyu gitsin!  Bu bölge özellikle Bangkok’lu Tayların tatil bölgesi olarak biliniyor(muş).  Yapılaşma yeni yeni gelişiyor. Biraz salaş bir görüntüsü var ama büyük otellerden çok daha iyi! Belki hemen yakındaki Mu Ko Chumpon Ulusal Parkı’nın hatırınadır.  Bu parkı da gezmeyi çok isterdim ama bu sefer değil. Plan belli çünkü, burada dinlenmece ve ertesi gün yolun 2. kısmına devam!


Chumpon'da Songkran kutlamaları başlamış bile, vur patlasın çal oynasın.
Krabi’de kalacağımız otelle ilgili bir bilgiye bakmak istiyoruz Chumpon Nana Beach Resort’ün havuzunun kenarında oturuken... Daha deniz kenarına inmedik, nasılsa günün yarısı bizim...

O da ne! Krabi’deki otele girişimiz bugün görünüyor! Tekrar tekrar kontrol, hata falan yok, bildiğin bugün, 11 Nisan! Oteli çok önceden seçmişiz ve büyük hevesle zamanın gelmesini beklemişiz.  Tarihleri ben belirlemiştim, o kadar eminmişim ki Krabi'ye ayın 12'sinde ulaşacağımıza anlaşılan kontrole gerek bile duymamışım! Çok canım sıkılıyor ama durum bu işte.  Toparlanıp yola tekrar düşer miyiz, düşeriz! N’olacak gidiveririz biz o yolu da buraya kadar geldiğimiz gibi.
Yol gide gide biter, yolcu yolunda gerek, erken çıkan yol alır!!! Biraz kalabalıklaşmış mı ne, her yer durian taşıyan kamyonlarla dolu ve bir parça dikkatsizler sanki.
Saat 14:00 oluyor biz tekrar beklenmedik şekilde kendimizi yolda bulana kadar. Tabi bu arada Bangkok’dan erken çıkmış olmanın avantajını kaybediyoruz. Bizden 2-3 saat sonra çıkanlar bize yetişmiş durumda, yollar ana-baba günü. Yol gidiş-geliş bölünmüş yol olmakla beraber yerleşim yerlerinin içinden geçiyor ve trafik ışıkları uzun kuyruklar oluşturuyor. Yolda iğne atsan yere düşmez, takip mesafesi yok denecek kadar az. Adım başı bir kaza var ve konvoy uzadıkça uzuyor! Anlıyoruz ki biz Bangkok’dan bu noktoya kadar trafik görmemişiz aslında. “Tayland’da Songkran zamanı yollar çok kalabalık ve tehlikelidir üstelik sürücüler çok dikkatsizdir” ne demek bizzat içinde anlamış bulunmaktayız.
Öğleden sonra oluyor, tabi biraz yorulduk. Daha 300 km’den fazla yolumuz var. Adım adım ilerleme devam, radyomuz ciddileşti. Flashback yerini CNN Türk’e bıraktı, ülkede ne oluyor ne bitiyor haber almak bizi mutlu ediyor.  Ancak haberler iç açıcı değil, daha da geriliyoruz!
 
Efe bağrıyor; "Arabamız kırıldı, artık kaldık biz burada hiçbir zaman tekrar gidemeyeceğiz!!!"
Dur-kalk-dur-kalk-dur... BAM! Evet, bize arkadan çarptılar! Hatta bize çarpan araba arada tost oldu, ona da arkadan başka birisi bindirdi! Yol mahşeri kalabalık, gelen geçen acıklı gözlerle bize bakıyor. Arabalar kenarı çekildi, kimsede en ufak bir panik ya da tepki yok “olabilir, çağırırız sigortaları hallederiz, hadi bir şeyler yiyip içelim bu arada” havasında kırmızı toprakların üzerine tozuyan trafikte sigorta şirketlerinin elemanlarının gelişini ve batmakta olan güneşi izliyoruz. Surat Thani’ye 75 km. kadar uzaklıktayız. Krabi’yer ise daha 200 km. yol var!
 
İlk işimiz Efe’yi sakinleştirmek, çok korktu... “arabamız kırıldı artık burada kaldık gidemeyiz” diye ağlıyor ve bir yandan da bize çarpanların üstüne yürüyor kendi çapında. Öyle tatlı, öyle masum ve içten ki, kurduğu cümleler bu durumun içinde bizi kahkahalarla güldürecek cinsten ama gülemiyoruz daha da kızacak bize eğer gülersek, onunla dalga geçtiğimizi zannedecek. Herkesin iyi olduğunu, bunun ufak bir kaza olduğunu ve yollarda böyle ufak hadiseleri yaşamanın her zaman mümkün olduğunu anlatmaya çalışyoruz yaş sümük ağlayan ve umutsuzluğa sürüklenen küçük oğlumuza.  Birkaç dakika içinde bir polis yanımızda beliriyor, şöyle bir bakıp kayboluyor. 


Sanki yolun en başından beri bu noktada durmayı sözleşmişiz gibi, çarpışma arkadaşlarımızla muhabbetteyiz...

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Bize çarpan her iki arabada da Taylar var, arada tost olan arabaki aile, toplamda 4  araba halinde ailecek seyahat etmekte. Onlar da Bangkok’dan geliyorlar.  Gülüş, cümbüş, herkes gayet  pozitif. Nerdeyse “aman ne iyi oldu da birbirimize çarptık” modundayız. Kibarlıktan kırılıyoruz! Efe şoku atlattı ve bize çarpan arabadakilerle koyu bir muhabbete başladı. Bizse biraz şaşkınız, ilk kez Tayland’da bir kazaya dahil olduk. Neyse ki herkes iyi, bizim arabada sadece tampon göçtü, arkamızdaki arabada hasar daha büyük ama ilerleyebilir durumda. Onun arkasındaki araba ise çalışmıyor!

1,5 saat sonra sigorta şirketlerinden ilgililer geliyor, ilginç bir şekilde en arkadaki araba çarptığını kabul etmiyor!!! Eğer tartışma uzarsa polis merkezine gideceğiz. Tedirginiz.
Neyse ki uzun çabalar ardından 3. Araba da çarptığını kabul ediyor, sanki yolun en başından beri planlamış olduğumuz bir buluşmadan ayrılırcasına eller sallayarak, “dıt-dıt” hoşçakal kornaları eşliğinde çarpışma arkadaşlarımızdan ayrılıyoruz! Hepimiz günün son ışıkları altında ilerlemeye devam ediyoruz. Trafik delirmiş durumda, insanlar çılgın gibi. Sinirler gerildi, zuladaki yemekler bitti, arabanın radyosu sustu, yorulduk, hava karardı, çocuk mızırdanıyor...              

Hemen yakındaki Tesco Lotus’a atıyoruz kendimiz. Bir şeyler yiyoruz. Ne yapacağımızı düşünmek gerek. Surat Thani’ye 55km. var ve en mantıklısı orada konaklamak gibi görünüyor.

Ana yoldan Surat Thani’ye dönen 10-15km. km. kadar tek gidiş-geliş yol bana bitmeyen bir kabus gibi geliyor. Çılgın gibi kullanıyorlar arabaları, kamyonları... Zifiri karanlık, ancak öndeki aracın arka lambaları bize ışık veriyor. Nerdeyse 20 sene önce,  çocukluğumda ailemle Hindistan’da döküntü bir otobüsle yaptığımız bir gece yolculuğunu hatırlatıyor bana bu sahne. En az o günkü kadar korktuğumu hissediyorum ki şu anda. Surat Thani'ye ilerleyen bu yol da Hindistan’dan geri kalır değil. Belki birkaç çukuru eksiktir bir de deliler gibi korna çalınmıyor; sahnenin diğer kısımları aynı. Çok yorgunuz. Bir an önce durmamız gerekli. Güvenli bir yerde olmaktan ve sağlıkla oraya varmaktan başka bir şey düşünemiyorum.
Diamond Plaza Otel, ikinci eviniz!  11 Nisan gecesi bizi o korkutucu trafikten kurtardı ya benim için o gece dünyanın en güzel oteliydi Diamon Plaza, yastıklara sarılıp öptüm, saklayamam!
11 Nisan gecesi Tayland’ın çeşitli bölgelerinde çok önceden rezerve edilmiş ve hevesle günü gelip gidilmesi beklenen iki otel rezervasyonunun arkasından el sallanarak, Surat Thani Diamond Plaza Otel’in 7. Katında sonlanıyor.  Neyse ki sağlıkla, birarada... Murat odaya girdiği gibi yatağa yığılıyor. Efe kırmızı topraklarda eşelenmekten renk değiştirmiş durumda. Onu güzelce yıkayıp yatağa babasının yanına koyuyorum. Ben de toparlanıp yanlarına yatıyorum.
Gözlerimi kapattığımda şükrediyorum sadece. İyi ki sağ sağlim vardık buraya, iyi ki o karanlıkta yola devam etmedik. Bir de gözlerimin önünden gece daha da korkunç görünen kamyonların farları parlıyor. Yorgunluğa rağmen uzun süre uyuyamıyorum bu ışıklı görüntleri kafamdan atamadığım için. 
 
Bazen durum zorlamaya gelmiyor, hele yolla ilgili konularda... Belki Chumpon’dan hiç ayrılmamamız gerekirdir ama biz illa Krabi’ye ulaşacaktık ya! Sonra o ufak kaza... Belki gerçekten ilerlemememiz için başımıza geldi. En azından ben öyle okuyorum, biz ne yaparsak yapalım Krabi’ye zaten ayın 11’inde ulaşamayacaktık.
 
Hayat şüphesiz ki riskler almayı gerektiriyor ama bize gönderdiği işaretleri de doğru okumayı bize tembihliyor.  Okumamak veya görmezden gelmek bizim tercihimiz. Kader dediğimiz şey bir miktar da işaretlere aldırmamak değil mi...
Bu yolculuğa “macera olsun” diye başlamıştık. Maceradan öte dersler de verdi bize. Pişman mıyız derseniz, kesinlikle hayır...

Surat Thani'yi Krabi'ye bağlayan yoldan bir görüntü
Surat Thani’den sabah makul saatlerde – yani kargalardan sonra – dinlenmiş olarak tekrar Krabi yönüne yola çıktık. Sanki ilk günkü sıkıntıları unutturmak istercesine şeker gibi bir yol, trafik yok denecek kadar az, ormanın içinde gidiyoruz adeta, muhteşem manzaralar önümüzde halı gibi seriliyor.
Bu yazıyı görmeyi hak ettik gibi...
 
 

Önümüz deniz, arkamız yeşil...

Keyifle ve sakince Krabi’ye ulaşıyoruz. “Kırık arabamızı” Ao Nang sahilinde otelimizin ana merkezine park edip, bizi karadan araç ulaşımı olmayan Centara Grand Beach Resort'e götürecek olan botumuza doğru ilerliyoruz.
Ao Nang sahili
Bir sonraki yazıda Krabi’deki günlerimiz ve dönüş yolculuğumuzla buluşmak üzere.
Aman yollarda dikkatli gidin, trafik işaretleri kadar size özel gönderilen “işaretleri” de dinleyin!

2 yorum:

  1. Çok keyifle okudum. Çok akıcı, heveslendiren, keyifli bir tarz. Diğer yazılarınızı da okumak için sabırsızlanıyorum! Elinize, yüreğinize sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keyif alarak okumanıza sevindim, güzel yorumlarınız için de ayrıca teşekkür ederim. Bu hevesle hemen yazının 2. kısmını da yayınlayacağım. Sevgiler...

      Sil