Bir sıkıntı, bir kasvet, bir kara
bulutlar kümesi... Aksilikler ardarda, benim ruh hali oldu bir lom lom çorbası.
Neresinden tutsam elimde kalıyor.
“Derin nefes al geçer” diyor
içimdeki Polyanna, demesiyle kafasına bir odun yemesi bir oluyor!
Ne geçmesi şekerim, artıyor da
artıyor, beni ele geçiriyor.
Yüzünü günlerdir göstermeyen güneş,
güneşle aramıza giren kara bulutların hiç bitmeyen yağmuru, yürüdükçe vıck vıck
eden terlikler, soluduğum nemli bunaltıcı hava, terlemekten isyan eden vücudum!
Üstüne iyi görünümlü ve adisonda
yazan fiyattan beklenmeyecek şekilde zehirlenme durumu, karı-koca hastanede 1
gün yanyana yatıp romantik romantik serum yeme! 1 hafta iyileşememe, yerlerde
sürünme. Sindirim sistemiyle ilgili bu tip vak’aların kilo vermemize yardımcı
olmasının bile tadını çıkaramadım. Yüzüm aynaya baktığımda bana hiç iyi şeyler
söylemiyor.
Şükür ki oğlum sağlıklı derken
hop, demez olsaydım! Aynı gece çocuk ateşler içinde yanmaya başladı. Okuldan ağzında-ellerinde-ayaklarında
yaralara sebep olan (HMFD) bir hastalık kaptı. 45 çocuktan 2’si hasta okulda bu
hastalıktan dolayı, birisi benim Efe’m! 1 hafta ev hapsi, ağzındaki yaralardan
2 gündür acılar içinde bebeğim.
Ya sabır... ya sabır...
Her şey bir yana, bir de
insanların bencilliği, kötü yürekliliği. Tüm hastalıkların yanında bu ana yemek
kıvamında! Geldi oturdu yüreğimin üstüne, canımı acıtıp duruyor. Kurtulmaya
çalıştıkça batıyor. Mide kramplarım insanların nasıl bu kadar kötü ruhlu ve
bencil olduğunu düşündükçe artıyor. 3 günde geçeçeği varsa hastalığın 10 güne
uzuyor içimdeki zehirle... Aylardır bir işin ucundan tuttuğumu sanıyordum,
tekrar bir umut, çalışmak için yanıp tutuşurken “bir fırsat” diye kendimi
paralıyordum. Motivasyon 1500! Ya sonuç; en az 750’sinin içinden kötü duygular
fışkırdı yüzüme. Kalan 750’sine ise “hayat dersi” demekle yetindim. Yetindim
de, içim hala sindiremedi.
Tohumlar fidana, fidanlar ağaca,
ağaçlar ormana dönmeli diye beklerken, hayal kırıklığı mide ağrılarına, mide
ağrıları bunaltıcı yağmurlar eşliğinde soğuk terlere, içimdeki öfke baş
ağrılarıyla fışkıran zehire döndü.
Yaşadığım ülkeye kızdım, yağmura
kızdım, iklime kızdım ama en çok kendime kızdım. Kendimi bu kadar hırpaladığım
için döndüm bir daha kızdım!
Aynalara düşmanım bu aralar,
kendi yüzüme, kendi sesime, kendi nezdimde bütün zehir saçan insanlara
düşmanım. Yılmadan hırsla yağan yağmur taneleri kadar kadar çok düşmanım!
Mevsim dönse, benim içim de – bu
coğrafyaların hiç bilmediği- bahara döner mi acaba?
Hayatta hepimizin felaketleri üstüste yaşadığı zamanlar hep oluyor canım.Yüreğine baharlar açtıracak güzelliklerin en kısa zamanda kapını çalmasını diliyorum arkadaşım...
YanıtlaSilİsabel