9 saat uçuşun ardından kendisini Bangkok havası çarpan Murat. |
Kun Charlie'nin bizi Suvarnabhumi Havaalanından almasıyla birlikte bu enteresan ülkeye adım attık. 'Gecenin köründe uçakta ikram edilen yemekleri mide fesatı geçirmeyi göze alıp keşke yeseydim' diye düşünürken etrafımı seyre dalıp yeni bir yeri anlamaya, kendimce ilk yorumları yapacak, telefonda 'nasılmış oralar' diyenlere ilk yorumları yapacak gözlemlere başladım.
Trafiğin sağdan akmasında çok daha etkileyici olan havası, yemekleri, her daim gülümseyen ve yardımcı olmaya çalışan insanları... Hafif acılı kokusu, yüzüne çarpan sıcak ve nemli rüzgarı... Karmaşa, koşturmaca, minik adımlarla hızlı hızlı yürümek, skytrain, terlik giyme kültürü (ayakları sürekli üşüdüğü için sandalet bile giymeye çekinen bir insanın ilgisini çekiyor), her yerden alelade geçirilmiş elektrik kabloları, evnayi çeşit lezzetli yemekler, eller birleşik selam verme (selam verdiğin ve aldığın kişinin yaşına göre değişiyor ellerin konumu), her yerde bitmek bilmeyen inşaatlar, bol reklamlı gökdelenler, papaya, mango, sticky rice, Siam Paragon! 48 saatteki ilk gözlemlerden bazıları.
Kuppa Restoran, www.kuppa.co.th, papaya salatası |
Siam Paragon'da mango şöleni |
Hafif bir su şıkırtısı eşliğinde difüzörden yayılan hoş kokular eşliğinde gölge bir bahçede gözlerimi kapatmış gibiyim. İlginç olan gözlerimi kapattığımda şu anda yaşadığım anlardan kareler görüyor olmam.
'Pardon, SOLDA müsait bir yerde inebilir miyim' bu yazı şimdilik bitti. Soldan soldan yürüyerek yeni anılar biriktirmeye gidiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder