Kadın kadının ruhundan anlar. Hüznü, mutluluğu, heyecanı, aşkı, endişeyi, korkuyu, yalanı... Çok az yanılma payıyla bir kadının bir başka kadın hakkındaki ilk hissettikleri doğru çıkar. Hiç konuşmasak bile birbirimizi gözlerimizden anlarız biz kadınlar!
Ayak üstü bir sohbette dahi bir kadın başka bir kadına içini dökebilir, onun tavsiyelerini, başka bir kadın gözüyle yorumlarını dinler ve belki de söylenenler içinde kendine bir anahtar buluverir. Hiçbir şey olmasa ferahlar, rahatlar. Kadınlar birbirlerinin hikayelerine kendilerini kaptırıverir, bir kadının gözlerinden yaşlar düşerken yanında onunla o anı paylaşan başka bir kadın da %99,5 ağlar! Biri coşuyorsa diğeri de coşar, biri aşıksa diğeri de onun enerjisiyle dolar. Biri diğerinin çocuğuna kendi çocuğu gibi sarılır, annelik duygusu o kadar ortaktır ki... Birimiz sussak, diğerimiz cümlelerimizi tamamlayabiliriz.
Uzun zamandır düşünüyorum, biz kadınlar birbirimizi bu kadar anlarken "leb" demeden "leblebi"yi tamamlarken neden anneler ve kızları didişip durur? Yıllarca sürer anne-kız çatışmaları, o da şanslı olanların! Çünkü büyük bir kısım da ömür geçse çatışmalara son veremez.
Belli etsin etmesin içinden pek çok anne çocuğu dünyaya gelince "yaşasın kızım oldu, oh ne güzel benden bir tane daha, aynı benim gibi. Hem kız çocuk anneye arkadaş derler, benim bir arkadaşım oldu, o beni anlar bari" gibi duygular geçiriyor içinden. Ben böyle hisseden çok anneye şahit oldum. Ama bir dakika o kız çocuğu daha büyüyecek, ergenlikleri falan bitirecek, yaşının gereklerini yaşayacak, belki saçmalayacak dönem dönem. Üstelik yeni bir nesil, yeni yeni stiller, inanışlar, sorgulamalar... Seni anlayacak bir de üstüne! Yavaş anne, biraz zaman, biraz sabır. Kızın seni uzunca bir dönem sıklıkla sadece yargılayacak ve sorgulayacak "neden şöyle değilsin anne, neden böyle yapmıyorsun" hayal kırıklığı olmasın yani. Ya da bu durum bir hayal kırıklığı olarak görülmesin.
Peki şanslı grupta olanlar nasıl ve neden bitirirler bu görünmez savaşı, diye düşünüyorum.
Hayat insanları törpüledikçe, yaşanmışlıklar biriktikçe yargılamalar azalıyor sanırım, bu birinci sebep. Sadece kız çocuk rolündeki kadın değil annesini anlama gayreti gösteren, anne de "kızım bana benzemeyen farklı düşünebilen bir insan, hayatı ve seçimleri var, hayatı benim gözümden benim gibi göremez, derhal, hemen beni anladığını söylemek zorunda" demeden sular durulmuyor. Yani her iki taraf da adım atacak!
Çok önemli bir nokta daha var farkettiğim... Ne zaman ki annelere "anne" etiketini kaldırarak bakarsak o zaman arkasında bir "kadın" buluyoruz. Hayatta hiçbir ilişki ile kıyaslanamayacak anne-çocuk ilişkisi, koruması, saflığı ve büyüsü altında, sadece bir kadını göremiyorsun. K⊂A (Anne kapsar Kadın) formülü görüyoruz. Oysa ki A⊂K (Kadın kapsar anne). Anne de sadece bir kadındır işte, bizim o çok samimi sohbet ettiğimiz arkadaşlarımız gibi, duyguları olan, zaman zaman bizim gibi kafası karışan, üzülen, sevinen, sinirlenen bir kadındır. En büyük farkı bizi karşılıksız seven bir kadın olmasıdır!
Her annenin aslında bir kadın olduğunu kabul edince, karşılıklı olarak eleştirel merkezden ilişkiyi temellendirmeyi bırakınca pekala anne-kız ilişkisi de kadın-kadın ilişkisine dönüşebiliyor. Artık kız çocuk güçsüz, anne güçlü, kız çocuk yanlış yapabilir anne ona doğruyu gösterir, kız çocuk küser ağlar gider anne alttan alır, sakindir, barışçıldır yok olur, hatta roller tersine bile dönebilir. Ama problem değil, arkadaşlarımızla da tartışmalar yaşamıyor muyuz?
Benim bulduğum cevaplar bunlar, böylece şanslı gruptaki kadınlar ve anneleri en azından hayatlarının belli bir bölümünü anne-kız olma büyüsünün yanı sıra birbirlerine dost, arkadaş, sırdaş olabilirler. Annemizle kadın-kadına keyifli bir sohbet ne tatlıdır. Hem de seni asla sırtından vurmayacağını bildiğin bir dost. Var mı böyle kıymetlisi...
Artık tavsiyelere "hayatıma karışma" anlamları yüklenmez olur, gerçekten dostça tavsiyeler olarak değerlendirilir hatta doğruluk ihtimali düşünülebilir. Ve bunu yapan sadece kız çocuk değildir, anne de tavsiyeler alır, sevinir :)
Bu savaş bitmezse yaş ne olursa olsun kadınların içinde kocaman boşluklar kaldığını görüyorum ve üzülüyorum. Tanrı'nın bize bahşettiği bu muhteşem anne-kız bağını kadın-kadına muhabbete dönüştürmeyi denemek gerek. Hayatın diğer her alanındaki mutluluk ve huzur için.
Bir fotoğraf, tek bir fotoğraf beni aldı götürdü dün geceden beri, durup durup bakıyorum.Tesadüfen rastladım eski fotoğraflarıma bakarken. Bir kadın var fotoğrafta, hafifçe eğilerek sarılmış siyah önlüklü bir kız çocuğuna. Kadın 30, kız çocuğu 6 yaşında. "Ben şanslı gruptayım galiba" dedim kendi kendime fotoğrafa bakarken. Bugün ben, annemin bu fotoğraf çekildiğinde sahip olduğu yaştayım ve fotoğrafa bakarken çok sevdiğim, çok güvendiğim bir arkadaşıma baktığımı hissettim. "Gel kahve yaptım, biraz konuşalım" demek istedim ona. Onu kıskandım, bir kızı olduğu ve üstelik onu özleyen bir kızı olduğu için... İyi ki varsın annem.
Acaba kendime de bir tane benden yapsam mı ? :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder