3 Haziran 2020 Çarşamba

Beyin Isınması



Geride kaldı sıcaklar, nemli hava, birbirine inat yaparcasına kafasına göre yükselen gökdelenler, bitmek bilmeyen trafik, heybetli tapınaklar, gülümseyen insanlar, bir zamanlar "evim" dediğim kapı, arkadaşlarımız, tanıdıklarımız ve tanıyamadıklarımız...
Çünkü bize ayrılan zamanın sonuna gelmiştik.
Geride kaldı Asya, geride kaldı Bangkok.
Kapımızı kapattık ve sanki hep yaptığımız bir şeymiş gibi ayrıldık.

Hep yapmadığımız bir şey de diyemeyiz ya, 10 yıla üçüncü ülkeyi sığdırdık. Artık o kadar iyi biliyoruz ki her yerden ev olur, her yerde yaşanır, her yere alışılır. İngiltere'ye de alışıyoruz, hatta seviyoruz. Sakin, doğanın içinde bir hayatımız var. Sade, basit, teferruattan uzak.

Ya gerçekten duygularımızı yitirdik ya da adapte olma hedefi ile kendimizi hep yeni sayfalara alıştırdık. Zihnin kendini koruma mekanızması da olabilir. Hatırlıyorum, özlüyorum da, ama kabulleniyorum.

Tam 1 yıl geçti Bangkok'a artık "ev" demeyeli. Tam 1 yıl geçti bütün enerjimizi başka bir ülkeye adayalı. Bütün bu geçişler içinde tam 10 ay geçti ailemizin sayısını 1 artıralı, Ela aramıza katılalı.

Başka bir coğrafyaya, başka türlü bir mimariye, bambaşka bir zaman dilimine, başka türlü yüzler görmeye, başka bir kıtaya alıştık bile bu geçen zamanda. Geldik, oturduk, yaşıyoruz aslında bu kadar basit. Bir de üstüne Covid-19 geldi, iyice oturduk oturduğumuz yerde.

Tam bir yıl geçmişken bu sabah zihnimin beni yanıltmasıyla uyandım. Sanki Bangkok'da her sabah olduğu gibi 6'da kalkmışım da Efe'yi okula yetiştirecekmişim gibi. Hemen kahvaltıyı hazırlamalıyım diye bir telaşla fırladım.

Oysa ne Bangkok'daydım, ne de okul vardı! Acaba kendimi yeniliklere alıştırıp düzen tutturdum derken komple beynim mi yanıyor yoksa Ela'nın huzursuzlanıp uyumadığı bir gecenin üzerimde bıraktığı tahribat mıydı yaşadığım, çözemedim.

Biraz yorgunum, öyle dinlenmekle geçmiyor. Sanki kalbim yoruldu, beynim yoruldu. Ara ara daha sert vuruyor. Nereye aidiz biz, biz kimiz, neresi ev, neresi "orası" neresi "burası"...

İçinden çıkamadıkça kendimi resimdeki bahçemize atıyorum ya da uzun uzun yürüyorum Ela'yı pusetine koyup. Biraz otları yoluyorum, kesip biçiyorum iyi geliyor. Sığınak gibi bahçe.

Ta ki bir sonraki "biz ne yapıyoruz" krizine girene kadar ya da Ela uykusundan uyanana kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder