İlkokula başladığım günlerden itibaren ara sıra ortaya çıkan mide kramplarım son günlerde yine kendini göstermeye başladı. Özellikle matematik sınavlarının olduğu günlerde tavan yapan bu ağrılar beni 8-10 yaşlarımdaki ruh halime döndürdü.
Bu ağrıları geri getiren bir çocuk ve bir okul, buraya kadar aynı şartlar... Ama o çocuk ben değilim, benim henüz 2,5 yaşındaki oğlum! O okula başladığının bile yeni yeni farkına varırken ben şimdiden stresteyim. Sanki çocuğu ilk günden üniversite sınavına alacaklar. Tabi sadece çoktan seçmeli soruları belli sürede yanıtlamakla olmuyor sınav. Oğlumun kılığından kıyafetinden, temizliğinden, okula zamanında varıp ayrılmasından tutun da insanlara karşı davranışlarından, verdiği tepkilerden, anlatılanları algılamasına ve uygulamasına kadar her şeyden, her konudan ötürü aslında ben tekrar başlayan ve hiç bitmeyecek bir sınavlar denizine girmiş gibiyim. Onun velisi olarak halen tamamını anlayamadığım bir dilde onun okuldaki gelişimini takip etmekten öte onu okula hazırlamak ve ona okulu sevdirmek gibi görevlerim de var. "Diğer yandan oğlum orada mutlu olacak mı, dilini anlamadığı insanların yanına bırakıp onu arkamı dönüp gidiyorum, ne kadar vicdansızım" gibi eleştiriler de yapmıyor değilim kendime. Onun okul sonrası hırçınlıklarını görmemezden gelmek, sinirden bütün kanım beynimde toplanırken dahi aşırı tepkiler vermemek için çabalamak, onu inciltmemeye ama şimartmamaya da çalışmak, her fırsatta aslında onun yaşlarında başladığım ve ailemin beni sürükleyerek götürdükleri -bizdeki kreş- okulun güzellikleri (!) hakkında konuşmalar yapmak bazen göründüğünden daha zor oluyor.
Tabi her gün 6:30'da kahvaltı hazırlamaya başlamak, onu yataktan kaldırırken "anne daha uykum bitmedi" haykırışlarına aldırmadan ağzına omletler, peynirler sokuşturmak kısmı var bir de... Sonra kendi 3 tekerlekli bisikleti ile gitmek istediği için apartmanı inletmesi, benim bisikletime zorla oturtulup bağlanması kısmı var...
Oğluma karşı fazla korumacı bir anne olmak en büyük korkum. Bu söylediklerime bakılırsa çok da haksız bir korku içinde olmadığım söylenebilir! Oysa ki onu bu sene mecbur olmamasına rağmen zorla okul bularak gönderen de benim. Onu kendi işlerini kendi halleden, her sıkıştığı durumda bana bir şeylerden şikayet etmeyen, kendinin, isteklerinin ve yeteneklerinin farkında olan, kendi kararlarını kendisi veren bir yetişkin olması en büyük hayalim. Varsın ağlasın sabahları kalkarken, varsın şimdi anlamasın insanların neler konuştuğunu etrafında. Ama "harddisc" kaydetsin farklı deneyimleri. Çoğu alışkanlık küçükken ediniliyor, tepki verse de dozunda disiplinin aslında hayatını kolaylaştıracağını farketsin ve bunu kendi kendine de devam ettirmeye çalışsın hayatının ilerleyen yıllarında. Yok, bu amaçlara ilerlemek vicdansızlık olmasa gerek.
Neyse ki okulun bu 3. haftasının sonunda artık daha mutlu gidip geliyor. Orada ilgisini çeken şeyler keşfetmeye başladı kesin. Belki kızlar, bu da çok büyüük bir keşif değil mi ? :) Bana çok fazla anlatmıyor neler yaptığını ama onu daha mutlu görmek benim de içimi rahatlatıyor. Okul çıkışında her öğlen onu görme hissiyle beklemek ise ne tatlı bir duygu. Sanırım ilerde yanımızda yaşamazsa her gelişinde onu o demir yüksek kapının dışında beklerken her gün yaşadığım bu heyecanla bekleyeceğim. Her annenin hissettiği gibi.
Evet Efe, bu sabah kapıdan çıkarken babana dedin ya, "okula gidiyorum, ben de büyüyeceğim ve işe gideceğim, kravat takacağım"... Sen de büyüyeceksin oğlum, hem de süratle, annenin mide krampları eşliğinde !!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder