Karnımın biraz aşağısında kaybolmaya yüz tutmuş yara izi, gönlümde kontrol edemediğim şekilde her geçen gün büyüyen bir sevgi. Öyle bir sevgi ki "artık bundan daha fazla sevemem" diye düşünürken insan aklının algılayamadığı "sonsuzluğu" öğretircesine...
Vücudumda oğlumun bıraktığı küçük ameliyat izi bile beni mutlu ediyor. Nerdeyse bu yüzden "iyi ki sezeryan yapmışım" diyorum. Kalbimde bıraktıklarına "iz" demek yersiz olur, bizzat gelip oturdu kalbime.
Sanki hayat hep onunla birlikte vardı, ben doğduğum anda o da doğdu. O dünyaya gelmeden edindiğim hatıraların bile bir yerlerinde Efe var. Benden ve sevdiğim adamdan parçalar yerleştirmiş her yerine yaratan.
Çok güçlü olduğunu iddia ettiği çırpı kolları boynuma dolandıkça hayat anlam kazandı. O minik kollar arada bana yumruklar da savuruyor ama ben sadece beni sevdiği anları hatırlıyorum. Dün akşam onu yatağına götürdüğümde "annecim kızların içi sevgi doludur" dedi bana! Dedi ve sarıldı.
Pamuk teni, günlerce yıkanmasa bile değişmeyen melek kokusu, günden güne büyüyen soruları, değerlendirmeleri, kıyaslamaları... Olduğu her yerde renk var, hayat var. Kendi kalp atışlarımı kulaklarımda duyuyorum onunlayken. Kimi zaman dolup taşan sevgiden, kimi zaman da atlayıp zıpladığı yerlerden düşüp kendine zarar verecek korkusundan! Adrenalin patlaması bir çocuk büyütmek.
Onu mutlu etmek için yaptığımız her şey aslında bizim de en büyük mutluluğumuz. Onun sevgisini kazanmak yine en tatlı duygu. Acaba beni sever mi, diye düşünürdüm. Galiba seviyor, özellikle istediklerini yaptığımda daha da bir çok seviyor!
13.02.2013... İyi ki doğdun Efe, iyi ki varsın. Mutlu olduğun ve mutlu ettiğin bir ömrün olsun küçük arkadaşım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder