7 Aralık 2014 Pazar

İnsanlar, kediler ve çiğ çiğ yenen kehanetler!

Çocukluğumuzda hepimiz yapmışızdır. Bir isteğimiz yerine gelmeyince, gelecekte hayatımız hakkında tüm kararları kendimiz verdiğimiz zaman o konunun suyunu çıkarmaya, hatta dibine vurmaya and içmişizdir. Benim hiç unutmadığım iki kehanetim vardı büyüyünce yapmak için sabırsızlandığım. Birincisi tek çocuk olmanın acısını çıkartmak için 3 çocuk yapmak ve bu şekilde anne ve babama “bakın nasıl da yapılıyormuş” havası atmak, diğeri ise kendi evim olunca hemen o evi kedilerle doldurmaktı.
 
Çocuk olarak elde var bir ama üçü bulmam pek gerçekçi görünmüyor! Ağız değişti tamamen,  “kolay değil tabi çocuk büyütmek” şeklinde yumuşatıcı ara cümlelerle anne ve babamın yolunda ilerliyorum ben de. Geçmişte ortaya attığım “üç çocuk yapacağım, göreceksiniz!” cümlelerim hatırlatıldığında kulaklarımı kapatıp şarkı söylüyorum.
 
Kedi konusuna gelince... Annemin eve evcil hayvan almama inadını kıramayıp "Bir gün kendi evim olsun birsürü kedi alacağım" diye yaş sümük ağlayan, sokak kedilerinin özellikle hasta olanlarını seçip onları severek iyileştireceğine inanan sonuçta hastalık kapan, yüzü gözü yara olan, gece yağmur yağdığında, hava soğuduğunda sokaklarda küçük yavru kedileri arayıp bulan, balkonda gizlice besleyen, yakalanınca onları sokağa bırakmamak için yalvarmaktan bitap düşen, "kedi" diye kafayı yiyen ben...
 
Sadece kedileri değil tüm hayvanları çok seviyorum. Geçmişten bu yana değişen ise bu canlılara olan mesafem. Artık sevgim uzaktan bir sevgi. Bunu bugün bir kez daha çok net bir şekilde anladım! Bir kedi kafede...

Cataholic Café, Sukhumvit - Bangkok

 
Cataholic Café, bir kedi kafesi. İçinde neredeyse 10 kadar kedi var ve kahvenizi yudumlarken içinizdeki kedi sevme isteğinizi giderebiliyoruz...

Bu masalarda bir süre sonra bir insan bir şeyler yiyip içiyor! Kedinin güzelliğine odaklanamadan masada ne kadar çok tüy olduğunu düşünmekten kendimi alamadım.  

Ne yazık ki Siam kedilerinin anavatanında yaşamamıza rağmen etrafta bir tane kedi görmediğimiz gibi Efe’nin içindeki kedi aşkı da en az benim çocukluğumdaki kedi aşkı ile yarışacak şekilde büyümekte. Çocukların hayvanları görmesi, onlara dokunabilmesi harika bir duygudur ve ben oğluma bunu sıkça yaşatamıyorum. Bugün Murat'ın aklına geldi Efe'yi kedilerle buluşturmak ve kendimizi Cataholic'de bulduk plansız bir şekilde. Cataholic gibi birçok kafe var Bangkok’da, halihazırda ikisini gördük. Kimisinde köpekler de var. Minicik mekanlar bile olabiliyor bu kafeler ve bazen içerideki çocuk sayısı nedeniyle kapıları dahi açılamıyor.

Efe ve en baba kedi!

Büyük bir şehirde kedi görmek, evcil hayvanları nispeten daha temiz bir ortamda sevmek için kedi kafe gayet hoş bir düşünce gibi aslında. Özellikle çocuklar için! Kafeye girmemizle Efe'nin içindeki kedi aşkı bir anda zaptedilemez noktaya ulaştı. Koştu, zıpladı; mıncıkladı, oynadı, o da kendi oldu yürüdü kediciklerle birlikte yerlerde dört ayak üstünde...

Kurallar var!

Efe mutluydu, benimse kedi kehanetlerim tokat gibi vurdu bugün yüzüme Cataholic Cafe’de. Geçmişimle yüzleştim resmen. Onlardan birini kapıp eve getirme isteği duymak için kendimi zorladım, zorladım ama başaramadım. Etrafta uçuşan tüyleri görünce nefes dahi almak istemedim. Ne tek bir yudum bir şey attım ağzıma ne de su içtim. Üzüldüm biraz da galiba, o kapalı ve insani ortamla kedicikleri bağdaştıramadım. Gayet sevimli bir havası olmasına rağmen kafede durmak istemedim. Bir de tecrit bölümü var kediler için, bir nevi cezalandırma veya azgın kedileri diğerlerinden uzak tutma kısmı. İyice içim parçalandı. Zaten yemek-içmek yok bana, eğreti oturuyorum bir kenarda. Nerede çocukluğumdaki ben, nerede bugünkü ben.

Entellektüel kedilerrrr...!

Büyümek mi bu? Belki biraz ama tamamen büyümek değil açıklaması. Kedileri sokakta sevmek çok daha eğlenceliydi. Onlar senin ortamına değil, sen onların ortamına gidince güzeldi. Bugün hissettiğim ise insan taklidi yapan kedilerdi. Sadece uyuyan, çok güzel ama güzellikleri kendilerine hiç fayda etmeyen, kimisi hayatından bezmiş kimisi daha bebek oyun peşinde ve etrafını anlamaya çalışıyor bir yandan da uyuyanlara pençe atıp duruyor onları kaldırmaya çalışırcasına. Diğer yanda cam bölmenin içinde tecrit edilen kediler...

Güzel gözlü ama mutsuz, Allah çirkin şansı versin diye boşuna dememişler :(

Tuhaftı... Ne kendimi bir zamanlar kedi aşığı olan bir insan, ne de kedileri kedi gibi gördüm. Anlamsız bir şekilde biraraya gelmiş insan ve hayvan canlıları şaşkın şaşkın  kendi doğamızı sergiledik birbirimize gösteriş yapar gibi. Onlar pençe attı, gerindi, dilleriyle kendilerini temizledi, yemek yedi, miskin miskin uyudu; bizler ise onlarla oynadık, onları sevdik, her birinin hakkında bol bol konuştuk yok renkleri, tüyleri, büyüklükleri... Onlar kedi taklidi yaptı, biz de insan taklidi. Ve en acıklı kısmı oğlumun kedi sevmek için başka bir şansı olmaması!
 
Hala her “kedi” kelimesini yazdığımda kaşınıyorum. Tüylerden mi, yaşadığım yapay insan-kedi ortamının tuhaflığından mı hala çözemedim. Belki “bir kedim bile olmadığı” için böyle hissediyorum, evinde bir evcil hayvan barındırma sorumluluğu alıp onunla hayatını keyifle paylaşan insanlara gıpta ediyorum. Ancak ben bu düşüncelerimle ve tüy takıntımla evimde asla kedi barındıramam, üzgünüm çocuk ben, yalan söylemişim! Sonuç olarak bir su dahi içemediğim kafe köşelerinde çocuğuma hayvan sevgisinin en kralından yapay versiyonunu göstermenin ezikliği ile eve geri döndüm.
Tayland Kralı Bhumidol Adulyadej'nin çocukluğundan bir fotoğraf. 2 gün önce tüm ülkede şenlik havasından 87. yaş günü kutlanan kral bu fotoğrafta Siam kedileri ile birlikte, henüz bir çocuk 

Kral demişken, Tayland kralının çok güzel bir fotoğrafı vardı kafenin duvarında. Siam kedilerini severken, gençlik hatta çocukluk fotoğrafı. Çok beğendim, en azından fotoğrafı çok doğal buldum.
 
Bir büyük şehirde yapmacık bir doğalcılık oynadık, Efe mutlu, ben karışık kafeden ayrıldık. Kedicikler süslü evlerinde kaldılar, biz evcil hayvansız evimize döndük. 
 
Aklıma takılan bir sorunun cevabını ise hala veremiyorum, ya da verdiğim cevaba inanmak istemiyorum.
 
Kafenin lavabosunda duran bulaşıkların temizliği her zaman mı kediler tarafından yalanarak yapılıyor yoksa gördüğüm manzara pazar gösterisi miydi?!?
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder