19 Aralık 2014 Cuma

İyi ki kış var

Soğuk, isli, dumanlı bir hava... Sokaklar ıslak, hele geceleri arabalar tek tük geçiyor bu sokaklardan ve izleri kalıyor yolda arkalarından. Başka tek bir ses yok. 

Derin bir nefes almak istiyorum, çok sevmiyor aldığım havayı ciğerlerim. Neden bilmem tuhaf bir zevk veriyor yine de bu nefes. Kış kokuyor çünkü çok özlemişim bu kokuyu. 

Neden bu kadar hızlı adımlarla gidiyorum. Çünkü soğuk, soğuk ve tatlı...

Her attığım adımda kendi ayak seslerimi sayıyorum. Adımlarımın sesini bile bastıracak bir ses yok "tak, tak, tak"...  Biraz yürüyüp arkama dönüp bakıyorum, sokak lambalarının belirli araklıklarla verdiği aydınlıkta  kendi gölgem bana oyun oynuyor. Sanki biri takipte peşimde. 

Yok kimse aslında, kış oyunu oynuyorum. Her bir sokak lambasının altına gelişimde "şaka" diyor bana ışıklar, ta ki bir sonrakine ilerleyene kadar aynı şüpheyi içime bırakarak. 

Geri dönüp bakmak çok kolay değil, içinde olduğum palto beni bir astronota dönüştürmüş. Kafamdaki bere, boynumdaki atkı görüş ve hareket kabiliyetimi sınırlıyor. Ellerim cebimde, ayağım kayıp düşsem kendimi korumak için ellerimi kullanmam mümkün değil. Öyle çok özlemişim ki bu giysilerimi, beni sarmaları hoşuma gidiyor. 

Sıcacık yürüyorum boş Ankara sokaklarında... Bir şarkı var dilimde, söyledikçe daha hızlı götürüyor beni ayaklarım. Nereden geldi takıldı dilime, anlamıyorum. Dudaklarım mırıldanıyor benden onay beklemeden: "Bir ben miyim perişan gecenin karanlığında / Yosun tuttu gözlerim yalnızlar rıhtımında" 

Bana uyan tek ifade "gecenin karanlığında" gerisi yalan! Ama içimden bu şarkı geçiyor, biliyorum adımlarımı hızlandırıyor. Hızlandıkça sesim yükseliyor. 

Yollarda ne çok araba var park etmiş, kafamı kaldırıp bakıyorum, evlerin ışıkları şıkır şıkır. Ne zaman ki bir apartmanın önü araba doludur, orada hayat vardır, insan vardır, yuva vardır. Herkes yuvasında sıcacık oturuyor. 

Şimdi ben de eve varacağım, sırtım yürüyüşten kızışmış, yüzüm soğuk etkisi ile hafif uyuşmuş olacak. Ayaklarım sıcak çizmelerden çıkıp biraz da kalorifer petekleri ile buluşacak. Hafiften burnum da akabilir, sorun değil. Soğuktan buharlaşan camlardan az önce hızlı adımlarla geçtiğim yola bakacağım ve "iyi ki evdeyim" diyeceğim. 

İyi ki evdeyim, iyi ki soğuk hava, iyi ki dışarısı soğudukça içim ısınıyor... 
İyi ki kış var, iyi ki kışa geldim. 
Çok özlemişim, kışı da, onun hatırlattıklarını da.
Özlemişim Ankara
Hadi biraz da kar, kırma bizi, yılların hatırı var... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder