Yağmurdan sonra Efe ve ben, Skytrain beklerken, Saladeng BTS istasyonu, Bangkok, 12 Ekim 2017 |
Yine bir Ekim... Bangkok’da
5. defa Ekim ayını görüyoruz. Yağış bu iklimin göbek adı ama hiç bu kadar yaşığlı olmamıştı sanki Ekim.
Belki sonbahara özendi şu tropik iklim de kim bilir.
Hava kapalı, gri
haftlardır. Güneş kendini hiç göstermiyor, sadece sıcağını gönderiyor sanki
sürekli yağan yağmurun ıslaklığıyla birleşip nem olarak bize yapıştırıyor.
Toprak artık almıyor suyu.
Yağmur, kapalı hava, şimşekler farklı bir his yarattı bende
son haftalarda. Sahte sonbahar da olsa sanki kışı karşılayacak gibi hissediyorum.
Üşümeden ıslanıyorum mesela!
Saçlarım ıslaktı,
duştan çıkıp hemen dışarı çıkmam gerektiğinde, saçlarımı motorda giderken
sıcak rüzgardan faydalanarak kurutuyorum. Sadece ulaşımda değil saç kurutmada
da motorlar son derece etkili araçlar. 5 dakika yolculuk zırıl ıslaklığı alır,
10 dakika yolculuk ise hacimli ve doğal motorbike fönü yapar. Arada bir de elle
saçın yönünü değiştirirsen herkes “oo kuaförden çıkmışsın galiba saçların ne
kadar güzel olmuş” diye iltifatlar yağdırır.
Her zamanki gibi yine motorbike fönü yapmak amacıyla evden
çıktığımda kara bulutlar tam karşımdaydı ama ben okula varana karar sabreder
diyordum, etmediler. Önce suyun sesi duyuldu açık kalmış yüzlerce musluk üstüme
doğru ilerledi, ilk kez yağmuru böyle karşıladım. Derken bir anda deliler gibi
ıslatmaya başladı. Gözlerimi açamadım yağmurun şiddetinden, zaten yüzümde
kalmış olan güneş gözlüklerimi takmaya devam ettim. Motordan inmeyi düşündüm ama yolda kalıp
ıslanmaya devam etmektense motor üzerinde ıslanmaya devam etmeye karar verdim.
Çok keyif almaya başladım, yüzümüden gözümden sular süzülürken, 3 dakika
içinde kurutmayı planladığım saçlarım tekrar şampuan yapıp durulanacak kadar
yağmur suyuna maruz kalmıştı. Bu şartlarda hangi akla hizmetse motoru kullanan sürücü gaza basmaktan büyük keyif alıyordu!
Gözlerimi kapattım, bu anın tadını
çıkarmalıydım. Yüzmenin farklı bir biçimiydi bu. İçimden “artık yağmur
yağdığında motora binmeliyim” diye geçirirken okulun kapısına varmışız diye
neredeyse üzülecektim.
Saçlarımı güzelce sıktım, yüzümdeki suları ancak ellerimle
attırdım, paçalarımdan kendimi süzdürerek suyun ağırlığı ile ağırlaşan
ayaklarımı çeke çeke insanların acıklı bakışlarına aldırmadan okula girdim.
İçimden şükür geçti ıslanarken, burada olduğum için, yağmuru
hissedebildiğim için, oğluma sarılmaya gittiğim için, bana olumlu anlamda
umursamazlığı öğreten bu ülkede yaşadığım için, sahip olduklarım için hatta
neden sahip olamıyorum diye içime dert koyduğum konulara bile şükrettim o
kısacık zamanda. Bütün olumsuz düşünceler saçlarımdan süzülen sulara karışıp
gitti. Hafifledim.
Yağmur güzel, yağmur bereket, su hayat. Ya da su akar deli
bakar, bakış açısına bağlı işte! Ben ıslanmaktan yana olan taraftayım. Efe beni
görünce “annecim hasta olma seni kurutayım” diye boynuma atladı. Al işte günün getirdiği
bir büyük mutluluk daha... Beraber Skytrain’e yürüdük yağmur biraz azalınca.
İnince hemen üstüme kuru birşeyler alıp giydim çünkü Tayland’da alışveriş
merkezleri 18-20 derecelerde.
Kuruyunca hayal aleminden çıktım tabi. Ama o güzel hafiflik
hissi günün geri kalanında devam etti.
Yağmurlu karanlık havalar sayesinde uzun zmaandır ihmal
ettiğim mumlarımı yakıp, en keskininden
tütsülerimi telleyip “Vikingler”
seyrediyoruz Efe’yi yatırınca. Utanmasak bir de şömine yakıcaz! İyiden iyiye aklım
bana oyunlar oynayıp kışa gireceğimize kendimi inandırmamı istiyor. Sıcak çikolata
hatta sıcak şarap bile isteyecek kıvama yakınız.
Güzellik göreceli, “beni bu güzel havalar mahvetti!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder